18 Nisan 2013 Perşembe
Eski Bir Resim.
Annem, babam ve ben... Bu resme baktıkça annemden dinlediklerim geliyor bir bir aklıma.
Babamın harita mühendisliği yaptığı yıllarda onlar, sonbahar ve kış aylarında Ankara'da otururlar; bahar ve yaz aylarında ise eşyalarını bir depoya bırakırlar ve araziye çıkarlarmış.
Minik bebeklerini ve önemli eşyalarını alırlar, yola çıkarlar, uygun bir yerde çadırlarını kurarlarmış.
Annem: "Halimizden hiç şikayet etmezdik." diye anlatıyor. Bir çadır, mutfak; bir çadır, banyo; bir çadır da yatak odası olurmuş.
Düşünemiyorum. On sekizinde bir kadın... Dağın başında küçücük bir bebekle...
Bir sabah emekleyerek çadır kapısından çıkıp gitmişim. Annem, babam biraz ileride dereye doğru emeklerken yakalamışlar beni.
Bir gün de annemi akrep sokmuş. Kendi imkanlarıyla tedavi etmişler.
Sonbaharda Ankara'ya dönerlermiş. Babamın arkadaşı Orhan amca ve Mübeccel teyzelerle ortaklaşa bir daire kiralarlarmış Bahçelievler'de. O zaman maaşları tek başlarına ev kiralamaya yetmiyormuş.
Mübeccel teyze de on sekizinde bir anneymiş. Gün içinde annemle yemekler pişirir, sohbet ederler, gül gibi geçinirlermiş. Akşam eşleri gelince herkes kendi odasına çekilirmiş. Bazen de odadan odaya birbirlerine misafirliğe giderlermiş.
Yıllar sonra babam ve Orhan amca Bahçelievler'de aynı sokakta daire alıp komşu oldular.
Dostlukları bir ömür sürdü.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
16 yorum:
Çok duygulandım yazınızı okuyunca. Keşke dostluklar eskisi gibi olabilse.Ben otuzlarını süren bir kişi olarak böyle dostluklar çevremde göremiyorum maalesef.
Mihribancım, bu hikaye film olur,kitap olur...Çok duygulandırdı beni... Gözümde canlandı o ,odadan odaya misafirlikler.
Bu yazı için sana bin teşekkür,insana dair bir sürü güzel şeyi akla getirdiği için. Çook öptüm seni
Lale' ye katılıyorum. Sıradışı,
heyecan ve saygı uyandıran. Tabii o mükemmel dostluk...
Çok etkilendim okurken.
İşte gerçek bir sevgi ve özveri hikayesi, uzun süren dostluk...
Bu ülkeyi ülke yapan sizin anne ve babanız gibi insanlar işte."ben mühendisim,iki kuruşa bu şartlarda çalışmam" dememiş onurlarıyla işlerini severek yapmışlar.Hangi ihaleden ne alırız diye akıllarının ucundan bile geçmemiş hiçbir zaman.Onlara çok şey borçluyuz,babanızı kaybettiniz başınız sağolsun ama lütfen benden ve ailemden hem annenize hem babanıza çok çok teşekkürlerimizi ve sevgilerimizi gönderin
Paylaşımıma ses veren dostlarıma teşekkürler. Sade ve dürüst yaşamlarıyla bana basit şeylerle mutlu olabilmeyi öğrettikleri için anne ve babamla gurur duyuyorum.
Ne güzel hayatları olmuş.Biz şimdi beton yığınları arasında bir tutam yeşile hasret dikey şehirlerde yaşıyoruz.Doğanın içinde doğal hayat.
Binnur- Önce hoşgeldin bloguma. Hadi biz neyse de çocuklarımızı onların çocuklarını çok yapay bir dünya bekliyor. Sevgiler...
Muhteşem bir yaşanmışlılk hikayesi..
Berfin- Şu an bu resime bakmak içime dokunuyor.
Okurken hayal ettim onları, yaşadıkları yerleri. Eski insanlar daha kolay mutlu oluyorlarmış, ne kadar güzel. Halbu ki çok daha zormuş hayat. Biz ise sonsuzluğun içinde gülmemek için elimizden geleni yapıyor gibiyiz.
Bu çok güzel bir gerçek hayat hikayesi :)
Mihriban o Binnur değil benim.Didem'in bilgisayarından girdiğim için kusura bakma şimdi farkettim.
Sevgili Huznun Tadi,
Inan kitaptan alinti gibi bir yazi olmus..Fotograf desen ayri bir guzel.
Imkanlar azken mutlu yasamlar daha cokmus,kucuk seylerden mutlu olmasini biliyordu eskiler..Simdi sikayetcilik o kadar cok ki hayatimizda, bazen utaniyorum sikayet ettigim zaman hemen iyi tarafindan bakmaya calisip duzeltiyorum hatami..
Yillar sonra tekrar bir araya gelmeleri ne guzel..Su an hayattalarmi bilmiyorum ama eger oyleyse Allah uzun ve saglikli omurler versin..
Sevgiler...
Yaşam Esintileri- Babamı kaybettik ama Orhan Amca ve Mübeccel Teyze hayattalar. Teşekkür ederim.
Eski Fotoğraflar, şahane ne kadar güzel, sevgiler Mihriban Hanım...
gerçekten çok güzel bir yaşanılmışlık..
Yorum Gönder