Bu bakkal hep alışveriş yaptığımız bakkal değil. Azıcık uzak. Ona bira almak için gidiyorum. Çünkü bizim bakkalda bira yok.
Ama bu bakkalı çok seviyorum. Bakkalın önünde minik bir bahçe yapmış. Domatesler ,marullar, soğanlar, kabak falan ekmiş.
Bugün bira almaya gittiğimde konuştuk biraz. Beni çok mutlu eden, horoz ve tavuklarını sordum. Önce bir kaç civciv almış pazardan. Onları büyütmüş. Dükkanın önünde, bahçenin yanında minik bir kümes yapmış derme çatma. Üremişler sonra. Yumurtlamışlar. Derken minik civcivler gelmiş.
Horozun haykırışı beni çocukluğuma götürüyordu hep. Lojmanlarda bahçeli evlerde büyüdüm ben. Kümeslerimiz olurdu. Önce kuluçkaya yatardı tavuklar. Sonra o güzelim civcivler çıkardı yumurtadan. Civcivlerini gezdiren o tavuklar nasıl da gururla dolaşırlardı.
Şimdi ki civcivler makinadan çıkıyor. Onları kollayan, gururlanan anneleri yok ne yazık ki. Pazarda satılan annesiz o civcivler bana çok hüzün veriyor.
O horozun her bağırışın da bunları hatırladım.
Bir gün onları karşıdan karşıya geçerken gördüm. Dua ettim "tanrım onları koru" diye. Öyle güzel geçtiler ki.
Şehir hayatına çoktan adapte olmuşlar. Yeşillikler arasında dolaşıp duruyorlar.
Bakkala klasik soruyu sordum bugün. " Memleket nere?" Bafra'lıymış. Yani benim Sinop'uma yakın bir kasaba.
Yaşasın. Hemşehriyiz.:))