1 2 3 4 5 Bu kodu kullana

25 Ekim 2012 Perşembe

Güzel Bir Bayram Olsun.



        Sahip olduklarıma şükrederek uyandım bayram sabahına. Şükürler olsun ki ben ve sevdiklerim sağlıklıyız, çocuklarım yanımda.

        Bayramlar bende biraz stres yaratır nedense. Kimse gelmediği halde evi dört gün boyunca derli toplu tutma savaşı, buna karşılık ev halkının yayıldıkca yayılması, öncesinde yapılan hazırlıklar gerer beni.

        Bu bayram hiç kasmadım. Sabah kalktığımda yine bir eşofman geçirdim üzerime. Hadi itiraf ediyorum. En yeni olanını ve üzerinde çamaşır suyu lekeleri olmayanını... Bayram yemeğini bugün yaptım mesela. Fırına poşette bir tavuk attım bir de pilav. Oldu bitti. Aldım kahvemi diğerleriyle birlikte ben de yayıldım.

       Öğleden sonra benim teyzemi, Konca'nın dayısını ziyaret ettik. İşte bir gün hadi bilemedin iki gün yeter  bayram için.

       Hepinize mutlu bayramlar diliyorum ve bu şarkıyı gönderiyorum.




21 Ekim 2012 Pazar

Güzel Bir Motorcu Düğününden Notlar.



             Ebru ve Mustafa evlendiler dün. Motorlarla  gelin almadan sonra Küçükyalı nikah dairesindeydik. Gelin yırtmaçlı eteklerinin altına beyaz şort giymişti. Süslü motoruyla duvağını savura savura geldi.

             Konca benim ısrarlarımla motoru çıkarmadı. Genelde bütün  motorcu düğünlerine motouyla katılır.






           Nikahtan sonra program Haydarpaşa'da bizi bekleyen tekneyle Boğaz'a açılmaktı. Gece Haydarpaşa Garı gece muhteşemdi. Ne yazık ki  bizm emektar fotoğraf makinası gece iyi resim çekmiyor.





       Cam kenarında Boğazı seyrederek şarabımı yudumlamak çok keyifliydi.





      Nostaljik şarkılar eşliğinde Koncayla dansta çok keyifliydi. . Arkadan Türk Sanat Müziği, oyun havaları geldi.




      Bu da gelinle damada önlük takma merasimi...


 

      Hep köprünün üstünden geçecek değiliz ya. Bu kez de altından geçtik.

      Hoş bir geceydi. Allah yeni evli çifte huzur dolu bir yaşam versin. Darısı benim çocuklarımın başına...

18 Ekim 2012 Perşembe

Bugün Dinleniyorum.



           Kahvemi alıp balkona geçmiştim ki  akordeon çalan adam, karısı, pusette çocukları göründü. Epeydir görünmüyorlardı. Hatırla sevgiliyi çaldılar bu kez. Tabi ben mest. Yukarı doğru baktılar. Bu sefer üşendim yerimden kalkmaya. Her zaman poşete sarıp  biraz da utanarak attığım bozuklukları beklediler sanki. Sonra çalarak uzaklaştılar. Onlar uzaklaşınca içime "keşke kalkıp atsaydım" pişmanlığı çöktü.

          Dün kuzenler bendeydi. Ondan önceki gün hazırlıkları yaptım.  O değil de beni asıl yoran sabah kalktığımızda beni bekleyen kötü bir sürprizdi . Yatak odasında bir su birikintisi, akvaryumun suyu yarıya inmiş. Akvaryumun camı ayrılmış ek yerinden ve gece boyu su akmış. Bizde mışıl mışıl uyumuşuz. Akvaryumun üstünde durduğu şifonyer kaplamaları ayrılmış içi vıcık vıcık su dolmuş,içindekiler su içinde. Halı dersen su içinde. Neyse ayrılan kısımı geçince su akımı durmuş. Yoksa balıkcıklar da aramızdan ayrılacaktı.

         Bana çıkan fazladan işleri tahmin edersiniz. Neyse ben giriştim. Konca yeni bir akvaryum aldı. O zamana kadar balıkçıklar kovada beklediler.


           Bu yeni akvaryumumuz. Kuzenlerle çay keyfi için hazırladıklarıma gelince...



     Közlenmiş patlıcan ve kırmızı biberden yapılmış salata.



               Cevizli kabak ve havuç kavurması. Üzerine sarımsaklı yoğurt.



          Biraz yaprak sarma. Artık yaprak sarmayı küçük bir tencereyle yapıyorum. Peynirli ve patatesli börek. Dr Oetker in cheese kekinden, birde kakaolu pudingden bisküvili bir pasta uydurdum. Pek beğendiler. Ama onun resmini çekmeyi unutmuşum.

         Neyse işte bugün aylaklık yapıp dinleniyorum. Hiç bir planım yok. Anında karar verip canım isterse yapıyorum. Mesela biraz önce şekerim düştü. Hemen girdim mutfağa mis gibi bir tarhana çorbası yaptım. Sadece kendim için. Oh! ne güzel. Belki akşama doğru diğerleri için de bir şeyler yapmak ister canım. Kim bilir?

10 Ekim 2012 Çarşamba

Afiyet Sokak.



            İstanbul'a ilk geldiğimiz de Konca beni sık sık çocukluğunun geçtiği Sarıyer Afiyet Sokağa götürürdü. Mecidiyeköy'den Töbank Levent şubesine gelir: "Annemlere bir şeyler söyle bu akşam Sarıyer'e gidelim." derdi. Ben kayınvalidemi arar: " Anne kasa tutmadı, biz gecikeceğiz." falan derdim.



          Arabayı Afiyet Sokağa bırakırdık. "Bu ev Selva ablaların" derdi. Selva abla onun unutamadığı Fahriye Ablasıydı.



         "Burası bizim evimiz işte. Anneannem ve dedem geldiğinde sevinçten öldüğüm babaanneme beni denize götürmesi için yalvarıp ağladığım ev."



         Burası da "Sidikli Kızlar"ın eviymiş. Onlar da unutulmayanlardan. Bu sokakta ilk okulu bitirmiş Konca. Babası Denizcilik Bankası'nda şefmiş. Akşamları kocaman balıklarla gelirmiş. Evlerinde misafir eksik olmazmış. Anneaneler, babaneler, büyükbabalar, dayılar,amcalar,yengeler...



         Biz her Sarıyer'e gidişimizde sokaktan evlere baka baka deniz kenarına iner, balıkçı barınağında salaş restaurantlardan birine oturur, balıkçıları seyrederdik. Ankara'daki ilk evimizi özlerdik.

         Biz bugün yine Afiyet Sokak'taydık...



        

9 Ekim 2012 Salı

Dün Gece Bizim Evde...



            Zehra Parıldayan Çiçek bizdeydi dün gece. Teyzeme baş sağlığına uğramıştı. "Hadi bu gece bizde kal" dedim. "Oluur "dedi.  Küçükyalı'ya geldik,balıkçıya uğradık. Ben balıkları temizletirken baktım yok olmuş. Biraz sonra bir şişe şarap alıp gelmiş.



          Konca ocak başına geçti. Balıkları nar gibi kızarttı. Ben de kocaman bir yeşil salata yaptım.

   

         Zehra'cığımla bol bol sohbet ettik. Bloglardan, kitaplardan, çocuklardan. Zehra emekli oldu ve minik torunu Ege'ye bakıyor. Böyle arada sırada kaçamaklar yapıyor. Bir akrabanın düğünü için İstanbuldalar.



             Oturup kahvelerimizi içtik. Sabah kalktığım da yoktu. Biraz sonra sıcak simitlerle geldi. Sabah erkenden Küçükyalı'yı keşfetmeye çıkmış enerjik kadın. Kahvaltıdan sonra veda edip oğluna gitti.

3 Ekim 2012 Çarşamba

Bir Doğum Günü...



          Bu sabah kalktığım da hemen aklıma geldi doğum günüm olduğu. Ev sessizdi. Ben kahvaltımı yaparken bir kaç telefon geldi sevdiklerimden. Oğul aradı akşama geleceğini söyledi. Akşama balık yaparım dedim kendi kendime. Kızgül işe gitmişti. O da arayıp kutladı.

          İçimde bir beklenti. Güzel bir şeyler bekledim. Doğum günüm ya. Bir şey değişmedi.

          Günlerdir eve bakamamıştım. Temizliğe giriştim. Sildim süpürdüm toz aldım. Parladı her yer. Benim de içime ferahlık doldu.

          Dışarı çıktım. Önce balıkçıya uğradım. Balıklar ayıklanırken ben Mado'ya gittim. Çikolatalı çiz kek ısmarladım. Yeni bir kitaba başladım. Kendime gülümsedim ve "İyi ki doğdun" dedim.