1 2 3 4 5 Bu kodu kullana

28 Aralık 2015 Pazartesi

Eski Yıla Gülegüle Yeni Yıla Merhaba

🤖

       

             Yılın son günü ve ilk günü güzeldir benim için. Birin de kötü şeylerin artık bitip gittiğini düşünürüm.  Diğerinde ise tüm güzel şeylerin koşup geleceğini:))

             Ne iyimserim değil mi? Yılbaşında her zaman ki gibi evdeyiz. Ben güzel mamalar yapacağım. Belki oğul gelir. Kızgül'üm Urfa ellerinde.  Yer içer devrilip yatıp uyuruz:)

             Oh! yılın ilk günü koştur koştur bankaya gitmek yok. Yok efendim şu hesap tutmamış, yok efendim bu hesap tutmamış. Kabuslarımdan biri de budur zaten. Hala rüyalarıma girer.

            Yeni yılın o ilk sabahı ne güzeldir ama. Umutlar, alınan yeni kararlar, yapılan planlar...

             Her şey yepyeni ve olumsuzluklara yer yoktur henüz hayatımızda.

             Sonra he şey eskisi gibi olsa da ben o ilk günün tadını huzurunu çok seviyorum.

             Herkese mutlu yıllar. Dilerim hayatınız hep yeni yılın ilk günü gibi umut dolu huzur dolu yaşanır.

             Sevgiyle...

       



                         

20 Kasım 2015 Cuma

Bir Akşam Ve Bir Kediciğin Gözleri



               Çıtır'ımı kaybettikten sonra  bir kedi almayı hiç düşünmemiştim. Hiç bir kediyle de derinden bakışmamıştım. Ta ki dün geceye kadar.

                Ben bir koroya kayıt oldum kuzenimle birlikte. Artık perşembe günleri benim müzik çalışmalarım var. Çok hoşuma gitti. Mutlu mutlu uça uça gidiyorum her perşembe.

                 Sesim hiç güzel değil soruyorsan. Olsun. Güzel şarkı söylemeyi öğreniyorum. Daha ne olsun.

                 İşte koroya gittiğimiz akşam Kuzenle yemek yerken bu kedicik ayaklarımın dibine yerleşti. Gözlerini gözlerime dikti. Öyle güzel bakıyordu ki. Bakışları tam yüreğime değiyordu. Bir kaç kez yemek verdim. Ama anladım ki o sevgi istiyordu. Ben de gözlerine baktım ve sevdim onu. Biz gidene kadar yerinden kımıldamadı.

                  Yeni bir kedi almayı yeniden düşünsem mi acaba?




30 Eylül 2015 Çarşamba

Eylülün Son Günü



                       En sevdiğim ay. Güzelim Eylül bugün biterken yazmak geldi içimden.

                       Kızımı evlendirdim bu çok sevdiğim ayda. Suruç'taki görevine gönderdim yine bu Eylül ayında. Ama artık Urfa merkezden gidip gelecek.  Birecik'ten ayrıldı artık. Eşiyle Urfada ki evinde mutlu mesut oturuyor.

                        Bana gelince...  Hüzünlüyüm yine.  Graham Bell'e teşekkür edip duruyorum. Kızımdan haber alabildiğim için.

                        Kışlık domatesler yaptım yine.  Bugün bir kursa kaydoldum. Biraz geç kalmışım. Altıncı yedekteyim. Haber gelirse cilt bakımı kursuna gideceğim bu kış.

                         Spora devam. Kitap okumaya devam. Orhan Pamuk "Kafamda Bir Tuhaflık" okuyorum.

                         Bir kaç gün sonra yeni yaşıma giriyorum. Kendimi ömrümün sonbaharında hissediyorum.

                         Yukardaki resim Birecik. Orayı çok özleyeceğim.


10 Ağustos 2015 Pazartesi

Ev Faaliyetleri



                     "Yaz gelmedi.gelmedi" derken tam geldi. Sıcaklar bizi bunalttı. İnsanoğluna da yaranılmıyor doğrusu. İllede şikayet edeceğiz:)))

                       Yazı arada havuza gidip yüzerek evde kitap okuyarak geçiriyorum. Kızgül'ün Eylül sonunda düğünü var. Onun bekarlığa veda yazı yani. Ben de daha çok onunla zaman geçirmeyi tercih ettim bu yaz. Evlendikten sonra her şey farklı olacak. Hem güzel hem biraz hüzünlü günler yani.

                        Dün birlikte mutfakdaydık. O cheesecake yaptı. Ben de lor peynir yaptım. İkisi de çok güzel oldu. Uzun zamandır yoğurdu evde yapıyorum. Çok da güzel oluyor. Ama en son yaptığım pek tutmadı nedense. Her zamanki gibi fırında mayaladım halbuki . Herzaman kapkatı olan yoğurt cıvık oldu.

                         Ben de onu peynir olarak değerlendireyim dedim. İki litre süte kaynamaya yakın yoğurdu ilave ettim Karıştırarak kesilmesini bekledim. Sonra tülbentten süzdüm. Çok kolay.

                         Çok lezzetli bir lor oldu. Peynir altı suyundan da  domatesli makarna yaptım akşama.




               Makarnayı bire bir buçuk ölçü peynir altı suyla pilav gibi suyunu çektirerek pişirdim. Acaip lezzetli oldu. Tavsiye ederim. Sırf bu lezzetli makarna için bile peynir yapmaya değer.

               Bu arada biz bir kaç günlüğüne Sinop'a kaçıyoruz Kızgül'le. Biraz yüzüp biraz mantı yiyip biraz kilo alıp geliriz inşallah.

17 Temmuz 2015 Cuma

Melek Kızım




       "Annesi dün Zeynep'e:
        'Melek yavrum' diyordu.
        İşitince bu sözü
        Kız merak etti sordu:"

        Sen bebekken bu şarkıyı sana ninni gibi söylerdim. Gerçekten melek gibi bir bebektin. Gazlı, durmadan ağlayan bir bebek hiç olmadın.

       "Melek yavrum ne demek?
        Doğrusu anlamadım.
        Melek kanatlı olur.
        Hani benim kanadım?

        "Cevap verdi annesi:
        Üç yavrum daha vardı
        Onlar kanatlanarak
        Elimden uçmuşlardı."

        Büyüdükçe bu şarkı seni hüzünlendirmeye başladı.
        "Anne! Yavrular nereye gitmişler?  Annelerini bir daha hiç görememişler mi? " diye sorup durmaya başladın.

        Ben de mutlu bir son uydurmak zorunda kalırdım. "Aaa! Hiç olur mu? Büyüyüp gelmişler annelerine sarılmışlar." derdim.

        Yıllar geçti sen hala benim melek kızımsın. İyi ki doğdun, iyi ki benim kızmsın.  Sen olmasaydın çok eksik kalırdım.
      

3 Haziran 2015 Çarşamba

Günler Bazen Bol Geliyor



                       Bugün düşündüm de her şey ne kadar değişti. Bu evde dört kişi yaşadığımız günler sanki dün gibi.

                      Hiç işim bitmezdi. Her sabah beni giysileri yerlere saçılmış darmadağan odalar beklerdi. Söylene söylene toparlardım.

                      Yemek işi ayrı bir alem. Birinin beğendiğini diğeri yemez, kimi kahvaltısını televizyonun karşısında tepside ister, kimi öğlen yemeği zamanı kahvaltı yapardı.

                      Çamaşır makinası dolar taşar çalışmaktan canı çıkardı zavallının.

                      Önce Oğul ayrı eve çıktı. Neyse ki Kızgül var derken o da gitti arkadan. Kaldık Konca'yla ikimiz.

                      Sevmedim be ben bu işsiz güçsüz, kavgasız gürültüsüz günleri!

                      O hep şikayet ettiğim günleri aramıyorum desem yalan olur.

                      Halbuki hayalini kurduğum günlerimi yaşıyorum şu sıralar. Emekli oldum. Kendime bol bol zaman ayırabiliyorum. Spor yapıyorum, yüzüyorum, kitap okuyorum. İşim dersen oldukça azaldı.

                      Ama işte bazen boşluk hissediyorum. Bugün gittim kendime beyaz boya aldım. Mutfak masasını ve rafını boyamaya karar verdim. Bakalım becerebilecek miyim.? Beceremezsem Konca'nın dilinden kurtulamam artık.

                   

                    Resim netten. William Henry Margetson

                  .

13 Mart 2015 Cuma

Baharda Bir Gün




                       Hava günlerdir pusluydu İstanbul'da. Baharda böyle havalar beni mutsuz ediyor. İstiyorum ki pencerelerimden güneş dolsun içerilere. Umutlar sevinçler dolsun.

                       Bugün şarkıdaki gibi saçlarından yakaladık baharı.

                       Güneşli bir gündü.

                       Kuzenle buluşup sahilde uzun uzun yürüdük.



                Hafta arası olmasına rağmen insanlar sahili doldurmuştu. Güneşi gören kediler de dizim dizim dizilmişlerdi. Onlarla da selamlaştık. Yürüdük, yürüdük, kısa molalar verdik arada. Sohbet ettik.



              Resim çektik bol bol. Tepemizde güneş, denizin sesi kulaklarımızda içimizdeki sıkıntıları serpe serpe yürüdük yorgun düşünceye kadar.


18 Şubat 2015 Çarşamba

Karlı Bir Gün Ve Düşünceler



                İstanbul'da kar. Öğrenciler, öğretmenler ve biz emekliler sıcak evlerimizde oturuyoruz. Allah çalışanların yardımcısı olsun. İstanbul trafiği normalde çekilmezken böyle havalarda düşünemiyorum bile.

                Annem bizde. Tedirgin tedirgin dolaşıyor ortalıkta. "Ben şimdi Ankara'ya nasıl dönecem"diye mutsuz mutsuz söyleniyor. Ben günümü pencere kenarında oturarak geçirdim. Aslında mutfak alışverişi yapmam lazımdı. Ama oy çokluğuyla akşam lahmacun ısmarlamaya karar verdik.

                Bugün karın verdiği  beyaz sarhoşluk var bende. Camı açıp açıp bol oksijen soluyorum. Küçükyalı'da  hava hiç olmadığı kadar temiz.

                Çangal'da ki karları düşündüm yine. Çatıdan sarkan o buzları, o yıl başladığım okula babamın kucağında gidişimi hatırladım. Kar öyle yağardı ki sokak kapımız pencerelerimiz açılmazdı. İki kar dağının arasından babamın kucağında okula giderken kendimi güvende hissederdim.

                Beş sınıf bir arada okurduk. Beşinci sınıfta  bir tane öğrenci ve tek öğretmenimiz vardı. Aramızda koşturur dururdu. Beşinci sınıfta ki öğrenci gözümde öyle erişilmezdi ki.

                Öğretmenimin kızı Gültop benim sınıfımdaydı.  Öğretmen bir gün dersini bilemediği için azarlamıştı. Gültop ağlaya ağlaya lojmana koşmuştu. Biraz sonra annesi okula geldi. Öğretmenimize bağırmaya başladı "çocuğu nıye ağlatıyorsun ?" diye. Öğretmenimiz mahçup olmuş ben çok üzülmüştüm.

                Ders bitiminde babam okula gelir, yine kucağına alır beni evimize dönerdik.

                Diğer çocuklar ne yaparlar köylerine nasıl giderlerdi hiç bilmiyorum. Beni hep el üstünde tuttuklarını hatırlıyorum sadece.

                Hastalıklarımız da çok zordu Çangal'da.  Babam iğne vurmayı öğrenmişti. Kardeşim ve bana birer penisilin vururdu kalçadan. Alerji testi falan hak getire.

                Kışın yollar kapandığı için ilaçlar ve birikmiş gazeteler ilkel bir teleferikle ulaşırdı bize.

                Gazeteler gelince annemin sevinçle günlerce okuduğunu hatırlarım.

                Bazen çok eğlenirdik. Bir pazar günü annem yatakta keyif yapmak istemişti.  Babam çatıdan sarkan buzlardan bir tane koparmış uyumakta olan annemin koynuna bırakmıştı.Bağırış kıyamet...İkiside çok gençti.

                Bazende bizden gizli pekmezli kar yerlerdi. Ama ben yakalardım onları.

                Güzeldi çocukluğumun karlı günleri.


12 Şubat 2015 Perşembe

Mutlu Bir Gün



                 Heyecan, heyecan, heyecan. Günlerdir bu duygu ile yaşıyordum. Dün akşam Kızgül'ümü nişanladık. Çiçeği burnunda iki öğretmen evliliğe ilk adımı attılar...

                 Ne diyeyim bilmiyorum ki.  Allah onları sonsuza kadar mutlu kılsın.



6 Şubat 2015 Cuma

Ölüm Sen Varken Bu Kadar Çaba Niye



              Bir kaç gün önce bir arkadaşımın cenaze törenindeydim. Hayat ne kadar boş geldi. Mücadeleler ne kadar boş geldi.  Orda müşterek arkadaşlarımızla karşılaştım. Onları görmek çok güzeldi. Mutlu oldum. Hayat devam ediyor.Bir yandan kaybettiğim arkadaşım oylece duruyor orda.

              Bir yanda ölüm gerçeği bir yanda hayat. Ölümü unutuyoruz bir an. Soruyoruz eşin nasıl çocuklar nasıl ? Diye. Ve ölüm boylu boyunca orada....

              Nur içinde yat arkadaşım.


                                   

24 Ocak 2015 Cumartesi

İyi ki Doğdun Oğlum



              Yıllar ne çabuk geçmiş! Kucağımda sarıp sarmaladığım bebeğime bakıp bakıp: "Ah! Bir yürüse, bir konuşsa..." diye iç geçirdiğim günler sanki dün gibi.

              Büyüdün, adam oldun, değiştin.

              Ama hiç değişmeyecek olan; seni hep merak edeceğim, hep seveceğim ve hiç vazgeçmeyeceğim.

              İyi ki benim oğlumsun.

              İyi ki doğdun.

              Hayatın güzelliklerle dolsun.



19 Ocak 2015 Pazartesi

Evimdeyim.




               Oh! Şükürler olsun. Bir yerlere gidip eve dönüş öyle güzel ki.  Özlemişim... Evimi de içindekileri de...

               Kızgül'le özlem giderip Annişimi görmemek olmazdı.  Dönüşte Ankara'ya uğradım. Bir hafta da baba evinde kaldım. Annem ve arkadaşlarımla özlem giderdim. Münevver sultanın güzel yemekleriyle mest oldum. Anne tembihleri beni genç hissettirdi. " Kızım ekmek yemeden olur mu hiç? Çöp gibi olmuşsun zaten. Boyun bağı almayı unutma. Üşütürsün. Hadi sen de yat artık. Sabah kalkamıyorsun sonra." gibi...

               Canım anam benim. Beni hala çocuk sanıyor.

               Saat dört buçuk gibi İstanbul'daydım. Konca karşıladı beni. Evi süpürmüş derlemiş toplamış. Biraları soğutmuş. Şimdi hamsi tava yapıyor mutfakta. Oğul'da geldi.

               Her şey güzel yani...