1 2 3 4 5 Bu kodu kullana

30 Eylül 2012 Pazar

Mustafa'yı Uğurlamak...




                 Kuzenimin eşi, dostumuz... Aylardır mücadele ediyordu o malum hastalıkla. Son günlerine kadar kendini hiç bırakmadı. Güzel insan nur içinde yat huzur içinde uyu.



26 Eylül 2012 Çarşamba

Deniz Yıldızı Kafe Ve Bir Buluşma



      Annemle onbeş günlük beraberliğimiz yarın bitiyor. Israrlarımıza rağmen bu kadar kalabildi ancak. Yarın Ankara yolcusu.

      Annanesi burda diye oğul da hemen her akşam bizdeydi. Kalabalık sofraların tadını özlemişim. Sabah hep yalnız kahvaltı ederim. Kahvaltılarımızı annemle birlikte yaptık. Tabi bende biraz erken kalktım. Akşamları annemin bütün dizilerini seyrettim. Biraz yüksek sesle izlediği içinde kitap okuyamadım.  Ne zaman bilgisayarın başına otursam " Yine mi  oraya oturdun? Ne anlıyorsun bilmem?"diye azıcık kızdı. O kadarcık olur ama:)) Ne zaman dışarı çıksam hırkamı elime tutuşturdu. "Bu kız hasta olana kadar üşüdüğünü bilmez" diye. Ah Anneciğim! Çocuklar vaktiyle evlenip çoluk çocuğa karışsalardı şimdi boy boy torunlarım olurdu benim de. Annemle ufak tefek sürtüşmelerimiz Kızgül'ün pek hoşuna gidiyor. "Oh olsun sana" der gibi muzur muzur gülüyor.

      Bugün de kardeşim İstanbul'a geldi iş için. Akşama dönüyor. Görüşebilmek için orta bir yerde buluşalım dedik. Kadıköy Beşiktaş İskelesinin üstünde Deniz Yıldızı kafede buluştuk. Zaten çok severim bu kafeyi ve manzarasını. Karşımızda hiç seyretmekten bıkmayacağım Haydarpaşa Garını, vapurların gelişlerini, yolcuların vapurdan inişlerini, tekrar dolan vapurları gidişlerini,telaşlı insan manzaralarını izlemek çok keyif verir bana.

     Konca, ben, annem metroya kadar arabayla gittik. Annem yürüyemez çünkü o kadar. Ben metroyu ilk defa kullandım. Çok hoşuma gitti. Vııjjt diye onbeş yirmi dakikada Kadıköy iskelesindeydik. Bundan sonra Kadıköye giderken hep metroyu kullanacağım. Trafik korkunç çünkü.

     Biz kafede yerimize oturduk. Bir vapur yanaştı. Bir baktık içinden kardeşim indi. Bize el salladı. Epeyce oturup hasret giderdik. Hoş bir gün oldu.

21 Eylül 2012 Cuma

Serin Bir Sabah.




         Serin, mis gibi bir sonbahar havası. Sabah kalkınca üste giyecek daha kalın bir şeyler arandım.  Açık pencereleri kapadım. Sıcak çayımı alıp pencere kenarında oturup sokağı seyrettim bir müddet. Ve hayatı seyrettim öylece.

         Sonra ortalığı toparladım.  Çay gazete keyfi yaptım biraz. Mutfağa gireceğim biraz sonra. Akşama kabak biber karışık dolma yapacağım. Sonra gün benim. Spora gideceğim. Hatta yürüyerek gideceğim. Eve tatlı bir yorgunlukla döneceğim.

 Hazan Bahçeleri

                                                                                         
Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden
Yorgun ve kırılmış gibi en ince yerinden
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden

Senden boşalan bağrıma gözyaşları dolmuş
Gördüm ki yazın bastığımız otları solmuş
Son demde bu mevsim gibi benzimde kül olmuş
Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden 

        
Yahya Kemal 

19 Eylül 2012 Çarşamba

Deneme Bir İki...

 
           
                   Pazardan, uzun domateslerden aldım. Robottan geçirip iki tencerede biraz tuzla kaynattım. Söndürdükten sonra biraz zeytinyağı ilave ettim. Daha önceden kavanozları sterilize etmiştim. Domatesleri sıcak sıcak kavanozlara doldurdum. Ters çevirip tezgaha koydum. Ertesi güne kadar bekleyecekler böyle. Sonra yerlerine kaldırılacak, kış sofralarımıza lezzet katacak. Birkaç gün sonra bir on kilo domates daha alınıp işlem tekrarlanacak.
   
 
 
 
                         Minik  probiyotik yoğurtlardan aldım. Sade olanından tabii. Sütü kaynatıp soğumaya bıraktım. İçine minik minik kuru kayısıları doğradım. Serçe parmağımla sıcaklığını kontrol          ettim. Hafiften ısırması lazım.Kesinlikle yakmamalı.Sütü mayaladım sarıp sarmaladım.  Biraz da şımarttım. Şimdi mayalanmasını bekleyeceğiz.  Beş altı saat geçmeli en az.                                   
 
 
 
 
                        Yaşasın! Meyveli yoğurdum olmuş. Hem de çok güzel görünüyor. Şimdi ağzı açık dolaba kaldırılacak. Böylece sabaha daha katı bir yoğurt olacak. Ve afiyetle yenecek .  
 
                                                 

14 Eylül 2012 Cuma

Ben Blogumu Özledim...



            Ankara'ya güzel yeğenlerden birinin nikahına gitmiştim. Epeydir yoktum buralarda. Ankara günleri çok hareketli geçti. Bütün akrabalar nikah için toplandık. Gelin çok güzeldi. Hep bir arada olmak çok güzeldi. Bir evden bir eve koşturup durduk.

            Kırk küsur yıllık arkadaşım tekrar Ankara'ya yerleşmişti kızıyla. Uça uça onu ziyarete gittim. Hasret giderdik.

            Bugün annemi de alıp İstanbul'a evime geldim biraz önce. Hem evimi hem blogumu özlemişim çok. Yarın tek tek bütün blogları okuyacağım. Tabi annem alınmazsa. Çünkü kitap okumama bile bozuluyor bazen. "İki laf etmiyorsun." diye. Aman anne sultanı kızdrmayalım. Yarın onu ablasına götüreceğim. Teyzem dört gözle onu bekliyor.

            İstanbul çok sıcak geldi bana. Eylül'e küstüm biraz. Ankara geceleri daha serindi.