1 2 3 4 5 Bu kodu kullana

29 Nisan 2012 Pazar

Bir Pazar Günü ve Bir Film



                 Hiç programsız uyandım pazar sabahına. Uykumun arasında Konca "Ben çıkıyorum." diye el sallamıştı motor gezisine giderken.

                Tekrar uyumuşum. Tuhaf bir rüya gördüm. Hava ve deniz bir anda kararıyor. Siyah beyaz bir resme bakar gibi seyrediyorum. Birden bir grup at koşarak birer birer denize atlıyorlar ve yüzüyorlar. Şaşkınlıkla "Deprem olacak." diye aklımdan geçiriyorum.

                Yakınlarımla oturduğum eski ev birden kaymaya başlıyor. Hiç korkmuyoruz. Kayıyor, kayıyor. Büyük bir köşke dayanıp duruyor. Yaşamaya devam ediyoruz.

                Çok etkilendim. Uyandığımda uzun uzun rüyamı düşündüm. Sonra tembel tembel kahvaltı yaptım. Kızgül uyuyordu.

                Film seyretmek üzere çayımı alıp bilgisayara geçtim.  Bir Evlilikten Manzaralar. 1973 yapımı bir Ingmar Bergman filmi. Bergman filmlerini severseniz hiç kaçırmayın derim.

                Marianne ve Johan'ın evlilikleri iki kızlarıyla görünen bir sorun olmaksızın devam ederkeeen... Johan bir gün aşık olduğunu söylüyor. Marianne bunun hiç farkına varmamasına şaşıp kalıyor. Üstelik dostlarının da her şeyi bildiğini öğreniyor. Johan çıkıp gidiyor.

                Bu arada başka çiftlerin de evlilik sorunları yansıyor filme.

                Marianne ve Johan ayrılıyorlar fakat kopamıyorlar. Barışıp ayrılmalar ve kaçamaklarla ilişkileri bir şekilde devam ediyor.

                Ağzımda buruk bir tatla severek izledim.

27 Nisan 2012 Cuma

Hafta Sonu Geldi Bile.



            Cuma ve cumartesi akşamlarını çok severim nedense. Artık emekli olduğum ve artık hafta sonlarının fazla bir önemi olmadığı halde bu böyle işte. Cuma geceleri cumartesinden çok umutlu olurum. Cumartesileri de hayattan... Hele de güneş varsa.

           Bugün koşturdum durdum. Maaşımı çektim. Her zamanki gibi faturaları, kredi kartını (Neyseki artık bir tane.) ödeye ödeye geldim. Hemen biraz süt içip domates biber yiyip spora gittim. Birkaç gündür ihmal etmiştim.

           Konca'yla bir güzel çalıştık. Terledik. Dönüşte market alışverişi derken yorgun ama huzurlu eve geldik.

           Eve gelince yan gelip yattığımı zannetmeyin. Hemen fırını yaktım. Tepsiye patatesleri doğradım. Üstüne tavuk butlarını yerleştirdim. Baharatları, soya sosunu koyup biraz sızma gezdirdim.

           O şimdi pişmekte... Ben de açtım bir bira ve müzik. Oturdum bilgisayara.

22 Nisan 2012 Pazar

Evde Olmanın Keyfi



                  Sekiz gün sonra evdeyim. Sakin sakin yaşarken ev yaşamına biraz ara vermek... Evi, rutini özlemek...  Ve dönüş.. Kaldığın yerden devam etmek. Ara sıra ara vermek güzel oluyor.

                  Ben yokken Kızgül bayağı hasta olmuştu. Aklım onda kaldı. Telefonla talimatları verdim ama başarılı olamadım. Zencefil diyorum. Ne kokusunu biliyor ne rengini. Zaten böyle şeylere pek hevesli değil. Gelir gelmez ballı tarçınlı zencefil yutturdum. Öksürüğü hala devam ediyor. Yarın vicks alınıp ayak tabanına sürülecek. Öksürüğe iyi geliyormuş.

                  Oğul da geldi. Şimdi misafir pozlarındayım. Bir günlük beylik yapıyorum. Kızgül ve Konca akşama bir şeyler hazırlıyorlar.

                  Çiçekleri kontrol ettim. Suları verilmiş. Keyifleri yerinde. Ortalık derli toplu. Çay demlenmiş. Oh! daha ne olsun?

12 Nisan 2012 Perşembe

Benden Haberler



                     İstanbul'da güzel bir hava vardı. Mutlu olmamak imkansızdı. Sabah erkenden kalktım. Kahvaltımı yapıp örgü kursuma gittim.

                     Yeşil merserizeden kolsuz bir bluz başladım kendime. Yaza biter inşallah. Öğlen yemeğe çıkmadık. Nilgün kendine de bana da ev ekmeğinden sandviç yapıp getirmiş. Ekmeği kocası yapıyormuş. Hülya da getirdiği salatadan ikram etti. Ben de çay aldım. Hep birlikte keyifle yedik.

                     Kursun bitmesine yakın Konca aradı. "Seni almaya geliyorum bir yerde otururuz."diye.

                     Moonstruck Cafe'de buluştuk. Önümüzden geçen telaşlı Ada'dan dönen veya Ada'ya giden insanları seyrettik.  Karşımızda çiçekçi vardı. Renk renk çiçekler mis kokulu... Akşam üzeri serinliği çıktı.   

                     Eve dönüşte Oğul da bizdeydi. Koşu dönüşü uğramış. Arnavut ciğer, salata yaptım. Pilav vardı. Yemeği hep birlikte yedik.

                     Cumartesi Ankara'ya anneme gidiyorum otobüsle. Tren seneye şubata kadar yokmuş.  Keşke olsaydı. Çok seviyorum tren yolculuğunu.

                     Dönüşte görüşmek üzere...

9 Nisan 2012 Pazartesi

Meral Okay'ı Kaybettik.



                       Üzgünüm. Çok sevdiğim bir sanatçıydı. Nur içinde yatsın.

6 Nisan 2012 Cuma

Bahar...




           Bu sene kış çok sertti. Sardunyalarımı aldı götürdü. Onlar ki ne çok çiçekler vermişti bana. Biraz su, biraz toprak ilavesi yetiyordu. Kışın hiç ilgilenmezdim. Bahar gelince kıpırdanırlar "Haydi bize biraz ilgi." derlerdi.

           Ama bu kışı atlatamadılar. Donup gittiler. Bugün koncayla gidip iki yeni sardunya birkaç sümbül, lavanta, papatya biraz da toprak aldık.

           Balkon mis gibi koktu. Baharın coşkusu açık balkon kapısından içeriye süzüldü usulcacık.



                  Şiirler okuyasım var, şarkılar dinleyesim var...

                                       FOTOĞRAF

                  Durakta üç kişi
                  Adam kadın ve çocuk

                  Adamın elleri ceplerinde
                  Kadın çocuğun elini tutmuş

                  Adam hüzünlü
                  Hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü

                  Kadın güzel
                  Güzel anılar gibi güzel

                  Çocuk
                  Güzel anılar gibi hüzünlü
                  Hüzünlü şarkılar gibi güzel

                  Cemal Süreya