1 2 3 4 5 Bu kodu kullana

31 Ocak 2012 Salı

Kar Ve Eski Günler...




                   Dün gece yarılarına kadar sokaktaydı mahallenin gençleri ve çocukları. Bağrış çağrış  kartopu oynadılar. Kaydılar. Kızgül'le biz de balkondan seyrettik.

                   O çocukluğumdaki kar sevincini hatırladım. Nasıl mutlu olurduk. Bizim çocukluğumuzun geçtiği küçük kasabalarda okullar falan tatil olmazdı. Ayaklarımız sırılsıklam, ellerimiz kıpkırmızı, burnumuz havuç gibi oynaya oynaya bata çıka gider gelirdik okula. Sınıflarımızda sobalarımız yanardı.

                   Annelerimiz bir gün bile okula gelmezdi. Ancak bir kabahatimiz olur da öğretmen çağırırsa gelirlerdi.

                   Annelerimizle biraz mesafeliydik. Kendi kendimize ders çalışır sorunlarımızı kavgalarımızı hiç iletmezdik.
                  
                   Sınıfta bir gün şimdi adını unuttuğum bir arkadaşım durup dururken parmağını kaldırmış "Öğretmenim Oktay Mihriban'ı seviyor."  Sınıfta derin bir sessizlik. Günlerce acı içinde kıvranmıştım. Ya öğretmen annemi çağırıp söylerse diye içim içimi  yemişti. Dünya tatlısı ilk öğretmenim "Siz hepiniz kardeşsiniz ve benim çocuklarımsınız. Tabi birbirinizi seveceksiniz."  dedi ve anneme hiç söylemedi.

                    Annelerimizin kabul günleri vardı. Öğretmenimiz arkadaşlardan birinin annesinin kabul gününe gideceğini söyledi. Arkadaşımızla lojmanlarımız yakındı. Nasıl kıskandım, nasıl kıskandım. Öğretmenime "Benim de annemim kabul günü."diye yalan söyledim. O yalan söylediğimi bildiği halde anneme de uğramıştı.

                   Fatma öğretmenimi çok sevdim ve hiç unutmadım. Ama o kovayla gelen süt tozları ve balık yağı yok mu? Ben daha sonraki hayatımda böyle zulüm görmedim:):)

                  

28 Ocak 2012 Cumartesi

Beyaz Yolculuk.




             Dün Ankara'dan trenle bembeyaz bir yola çıktım. Birkaç tren seferi iptal olmuştu. Neyse ki benimki olmadı. Sabah kalktığımda  lapa lapa kar yağıyordu. Ankara zaten beyazdı. Kar daha da yığılmıştı.

             Bir taksi bulup gara gidebildiğimde ve kendimi trene attığımda "Oh be!" dedim. Ama trende keyfim yerindeydi doğrusu. Muhteşem kar manzaraları eşliğinde mutlu mutlu geldim. Keşke fotoğraf makinem yanımda olsaydı.

             Restorana geçtim. Karşıma bir bayan oturdu. Çok pozitif ve güler yüzlüydü.  Ama ben yolculukta konuşmayı hiç sevmem. Hemen müzik çalarımı çıkarıp kulağıma taktım. Sigara böreği, kızarmış patates, meyve ve bira söyledim. Yol arkadaşım arada bir şeyler söyledi gerçi ama...

             Konca karşıladı beni. Sabahtan beri tembellik yapıyorum. Artık kaldığımız yerden devam. Alışveriş, ortalık  toparlama, yemek pişirme beni bekliyor. Sonra birikmiş blog yazılarını okuyacağım keyifle.

             Kar resimlerimden bulamadım. Caddebostan sahilinde çektiğim bu resmi koydum. Kar manzarası da çok güzel de hayatı çok zorlaştırıyor büyük şehirlerde. Deniz gibisi var mı?

18 Ocak 2012 Çarşamba

Yarın Ankara'ya Doğru...

        


               Babamın duasına katılmak için yarın Ankara'ya Anneme gidiyorum. Dün Kuzen'le Bostancı Tren İstasyonunda buluştuk. Ben biletimi aldım.

               Bağdat Caddesine doğru birlikte yürüdük. Hava soğukmu soğuktu. Kuzenin morali bozuktu. Eşi bir kaç aydır ağır bir kemoterapi almakta. Zor günler yaşıyorlar. Çok zor.

              "Hayatta hep zor ve kötü anlar var. Mutlu anlar denizde bir damlacık gibi." Dedi. Yürüdük yürüdük... Kasvet dağılmadı. Bir kafede cam kenarına oturduk. O zencefilli tarçınlı çay söyledi. Ben bir şeyler yedim. Gelen geçeni seyrettik öyle. Arasıra çocuklardan konuştuk. Onunkiler benimkiler...

               Yürüyüşe devam ettik sonra. Koluna girdim.  "Hep böyle gitmeyecek." Dedim. 

               Yarın karlı bir tren yolculuğu beni bekliyor.



                Resim Gustav Klimt.

14 Ocak 2012 Cumartesi

Ev Halleri...



            Hava yağmurlu... Ara ara kar serpiyor.Sanki bir Cumartesi değil de Pazar günü gibi. Öyle hissettim işte.

           Teyzemi ziyaret ve alışveriş planımdan hızla vazgeçtim. Tembel tembel oturasım var. Kızgül'e "Gel sana  kereviz pişirmesini öğreteyim." deyip  keyif yapasım var:))

           Yukarıdakilerle haşır neşir olunacak, ara sıra camdan bakılacak bir gün var elde.

12 Ocak 2012 Perşembe

Çay Vakti...



          Apartman komşularım bendeydi bugün. Bir çay masasasında toplandık. Sohbet ettik. Çaylar içtik..

          Bişeyler yapmıştım işte. Buğday mercimek mısır karışımından bir salata. Patatesli mayonezli bir başka salata. Aaa unuttum. Önden bir brokoli çorbası. Biz mutlaka çorba da yapıyoruz toplantılarımızda. Zeytinyağlı biber dolması, Sinop usulü  ıslama, galeta unlu poğaça. Üstüne tiramisu.

          Akşama yemek yok tabi. Ev halkı yavaş yavaş gelirler. Kalanlarla idare ederler artık. Biraz önce konca geldi. Kızgül henüz gelmedi. Onun en sevdiği tiramisu. Onun payını ayırdım.

          Benim bir şey yiyecek halim kalmadı. Müzik dinleyip ayaklarımı uzatacağım.

8 Ocak 2012 Pazar

Bir Takım İşler ve Bir Film




                  Bugün hep ertelenmiş işleri hallettim çok şükür. Perdeler mis gibi oldular.   Aspiratör silinip temizlendi. Buzdolabı boşaltılıp temizlendi. Bunlar hep gözüme batıp duruyordu. İçim ferahladı. Akşama bezelyeli tavuk ve pilav vardı. Yanına zeytinyağlı pırasa yaptım. Kapı dışarı çıkmadım yani.

                  İşler bitince güzel bir kahve pişirdim kendime. Bir Avuç Deniz'i izledim. Film farklı kişiliklerdeki Deniz ve Mert'in tutkulu aşkını anlatıyor. Birde Mert'in annesi var. Bu lilişkinin oğlunu mutlu etmediğini görüyor. Oda oğluna tutkuyla bağlı. Ve bu ilişkiyi ani bir kararla bitiriyor. Annesinin müdahelesi oğlunu mutlu ediyor mu bilinmez.

                   Ben sevdim filmi. Şimdi Umutsuz Ev Kadınlarını izlemeye gidiyorum.

5 Ocak 2012 Perşembe

Bugün Örgü Kursunda.



             Bugün kurs günüm. Pek ortaya bir şey çıkmasa da her Perşembe koştura koştura gidiyorum. Elimde iki işim var . İkisi de yarım. Pembiş olan hangi bebeğe gideceği belli olmayan bir bebek elbisesi. Siyah olan resimde pek belli olmamış ama çok şık bir yelek olacak inşallah:) Nurşen Abla'ya hediye yapıyorum.

             Kurs arkadaşlarım neler neler ördüler. İçlerinde çok güzel örenler var. Ben biraz yavaş gidiyorum. Ama seviyorum örgüyü. Kafamdaki olumsuz düşünceleri yok ediyor sanki. Ben genelde dizi izlerken örüyorum. Bazı yerlerde çok uzatıyorlar ya. Örgüyle karışık iyi gidiyor.

             Kurs çıkışı Konca beni almaya geldi. Özgül Pastanesi'nde oturup çayımızı içtik. Ben Bursa lokumu yedim. Çok güzel. Tahinli susamlı tatlı bir simit.

            Oradan Optimum'a gittik. Ben birşeyler bakarım demiştim ama hiç bir şey beğenmedim. Dolaştık biraz. Akşam yemeğini de aradan çıkardık.

            Eve geldik. Eşofmanları giydik.  Herkes kendi köşesine çekildi. Oh günün en sevdiğim saati.

1 Ocak 2012 Pazar

2012 Ve İlk Sabahı.





                   Umut dolu bir sabaha uyanmak...  Yeni yılın ilk gününü yaşamaya uyanmak... Gülümsemek...  Kendine güzel bir tost yapmak. Elinde bir fincan tembel tembel dolanmak. Pencereye burnunu dayamak.  Dışarı bakarken "değişen bir şey yok" diye düşünüp kendini güvende hissetmek. Alıp gazeteni kanepeye çöreklenmek sonra.