1 2 3 4 5 Bu kodu kullana

23 Ekim 2011 Pazar

Bana Ait Bir Gün



          Önce kimse yokken temizlik yapayım dedim. Sonra boşver dedim kendi kendime. Yarın yap veya yarından sonra yap. Bir zorunluluk mu var sanki. Bugünü kendime hediye ediyorum.

          Konca sabah erkenden motor grubuyla Çatalca'ya balık yemeğe gitti. Kızgül dersanede. Bugün son günü. Oğul dalış kursunda. Yassıada'da dalacaklarmış. Oda uğramaz.

          Konca sabah erkenden doldurmuş çayı demliğe. Kapkara olmuş. İlk iş taze çay demledim kendime mis gibi. Ortalığı topladım . Göz zevkim bozulmasın. Buzluktan şinitzel indirdim akşam için. Pilavımda var. Mutfakla ilişkime biraz ara verdim bugün. Öğlende biraz hafif birşeyler atıştırırım belki okadar.

         Gazete çay keyfine oturmadan önce annemi aradım. İyilermiş. İyilermiş derken değişiklik yok demek istiyorum. Babam artık iyice yatağa bağımlı oldu.

         Biraz sonra  giyinip çıkacağım. Dışarda güneşli bir sonbahar günü var beni bekleyen. Denizi özledim. Belki deniz kenarında yürürüm. Telaşsız, huzurlu, ayaklarımın beni sürüklediği yere doğru.   

     

          Resim:  Füsun Ürkün   

        
        

18 Ekim 2011 Salı

İyiyim.





         Otuz dakika yürüdüm. Bir otuz dakika aletli egzersiz. Üstüne yirmi dakika yüzdüm. İyiyim. Sonra cafede bir cam kenarı. Camın hemen dibinde mazılar. Başını biraz kaldırınca üç tane sararmış yapraklı çınar ağaçları. Başını biraz daha kaldırınca e5 kara yolu. Kamyonlar otobüsler ambulanslar geçiyor. Neyseki sesleri bana ulaşmıyor. Hava yağmurlu.

         Bugün Pinhani dinliyorum kahvemin eşliğinde.  Düşünceler doluyor kafama. Bazıları kaçıp gidiyor. Bazılarını ucundan yakalıyorum. Bazılarını düzenliyorum.

         Hava yağmurlu ya taksi yok. Kapşonumu geçirip başıma dolmuşa kadar yürüyorum. BİM e uğrayıp badem ve neskafe alıyorum.
        
         Sonra sıcak ev. Fırında kıymalı börek pişmekte. Elimde yeşil çayım....

13 Ekim 2011 Perşembe

Çanta Örüyorum.




               Çocukluğumdan beri elime tığ almamıştım. Başladığım hiç bir tığ işini de bitirmemiştim. Bugün kursta  makrome ipinden çanta örmeye başladım. Öğretmenimiz çok tatlı anlayışlı bir hanım.

               Çanta tabanı sık iğne örüldü. Etrafı döne döne motiflerle örülecek. Sonra astarı dikilecek. Sapı örülecek. Oooo! daha çok işi var. Ama hoşuma gitti. Onca saat hanım hanım oturup ördüm. Gıkım çıkmadı. Bakalım ne zaman bitecek.

               Teneffüs zili çalınca koştura koştura çaycı hanımın yanına gidip çay içtik. Diğer sınıfları gezdik,yaptıklarına baktık. Öğlen tatilinde yemeğe çıktık.

                Bir ara Kızgül aradı. Bahçeşehir Ünüversitesine kaydını yaptırmış pedagojik formasyon için. Çok sevindim. Kızgülüm çok istiyordu. Devlete öğretmen olarak atanabilmesi için bu eğitimi alması şarttı.

                Dershanedeki işinden ayrılıp bir sene daha öğrenci olacak yeniden. Hayırlısı...

                Kurs çıkışı teyzeme gittim biraz. Onun evine çok yakın çünkü. Sonra koştura koştura eve dönüş ve doğru mutfağa... Akşam ıslattığım kuru fasulyeleri düdüklüye attım. Yanına bir pilav. Biraz sonra oğulda geldi. Kızgülde pastasını alıp gelmiş.  Sofra kur kaldır,oğulu yolcu et... derken bu saat oldu işte...


          

 

9 Ekim 2011 Pazar

Pazar Sabahı.



     Yağmurlu bir sabah...




Sabah çayım...




    Balkonda çiçeğim...




  Ve yeni kitaplarım...

7 Ekim 2011 Cuma

Dünkü Ben...



             Dün sabah erkenden kalktım. Kahvaltı bile yapmadan örgü kursuma gitmek üzere evden çıktım. Özgül Pastanesine uğrayıp kahvaltı yaptım.Her zaman kalabalık olurdu burası  kursiyerlerle dolup taşardı.

            Okula gittim kapı duvar. Meğer İstanbul'un Kurtuluşu dolayısıyla bizim kursta kapalıymış. Bir bozuldum. Çanta örmeye başlayacaktık güya. Tığımı makrome ipimi almışım.

            Çok yakında oturan kuzeni aradım. "Aaa sana haber vermedik mi? Vah vah!" dedi. Bende "Ceza olarak sana geliyorum çayımı hazırla" dedim.

            Zavallılar eşiyle daha yeni kalkmışlar. Çayımı verdiler elime. Kediyi mıncıkladım biraz... Sonra diğer kuzenleride alıp Bağdat Caddesinde yürüme kararı aldık. Bol bol yürüdük. Mola verip sıcacık tavuk çorbası içtik. Yürüyerek Bostancı'ya geldik. Orda da bir cafede oturduk.

            Eve geldim. Akşam Validebağ Öğretmen Evinin bahçesinde motor  grubu toplantısı vardı. Hani Şu Hababam Sınıfı'nın çekildiği köşk. Adı da Adile Sultan Kasrı olmuş. İşte orada. Önce duş alıp kuaföre gittim. Akşam yedide motora atlayıp gittik. Çok kalabalıktık. Müzikte vardı. Motorcular coştular. Bol bol oynadılar. Konca da bol bol resim çekti. Köşk kapalıydı. İçini gezemedik. O kadar kalabalık içeri girseydik yıkılırdı herhalde.

            Biz karışık ızgara salata ve bira aldık. Izgaralar çok güzel hesap çok uygundu. Yeni motor olan bir arkadaş da baklava ikram etti. Sonra mutlu mesut eve döndük.
          

3 Ekim 2011 Pazartesi

Hüzünlüyüm...




             Yıllar önce gencecik bir orman mühendisi babam ve on sekizinde hamile eşi annem arazideler. Yanlarında annanem de var.  Doğuma onbeş gün var hesaba göre. İki üç güne kadar Ankara'ya dönecekler.  Bulundukları yer köy bile değil. En yakın köye bir saat mesafede.

              Acelecide değilim ama dünyaya gelmeye karar veriyorum. Annem sancılanıyor. Köye gece bekçisini yolluyor babam. Atla gidip bir ebe bulacak. Ama onlar geldiklerinde ben doğmuşum. Gelen kadın evdeki makasla göbeğimi kesmiş. Bana bunları masal gibi anlatırlardı. Ben anne olunca anlayabildim annemin yaşadıklarını. Dağbaşında onsekizinde kendi kendine doğum yapmak hem de ilk doğumunu...

             Bugün benim doğum  günüm. Artık doğum günlerinde hüzünlü olacak yaştayım.