1 2 3 4 5 Bu kodu kullana

31 Temmuz 2011 Pazar

Sapanca Mahmudiye Köyü Gezisi.





                 Bugün motor grubuyla üçüncü gezimi gerçekleştirdim. Bu en uzunuydu. Hem katılmak istiyorum. Hem korkuyorum. Oto yolda motorla olmak  biraz zor. Bayağı sürat yapılıyor çünkü. Kendimi kasmaktan o kadar yorgun düşmüşüm ki.

                 Gittiğimiz yer Mahmudiye Köyünde Şelale Retaurant  sakin su kenarında şirin bir yerdi.



               Su sesini çok severim. Burda bol bol dinledik.





               

                    Ala balıklarımız da nefisti. Yanında mantar güveç, mıhlama. 



               Ağaçlar çiçekler kuş sesleri gözlerimizi beynimizi dinlendirdi. Bol oksijen uykumu getirdi. Hamaklara uzanıp uyuyacaktım nerdeyse. Biraz yürüdük açıldım.



               Akşam bastırmadan dönüş yoluna koyulduk. Çok yorulmuşum. Ama güzel bir gezi oldu.

26 Temmuz 2011 Salı

Denizle Buluşma.


                    Suadiye barınakta sezonun ilk denizine girdik Koncayla.  Hava çok sıcak deniz çok güzeldi. Keyifle çantamızı hazırladık.  Olmazsa olmaz paletimi de aldım tabi. Motorla püfür püfür gittik Suadiye'ye.



                   Kalabalığın arasında bir yere yerleştik. Attık kendimizi denizlere.   Durmadan yüzdük teknelerin arasında. İstanbul'da denize girmek piyangodan ikramiye çıkmış gibi sanki. Geçen yaz da girmiştik buradan. Mikrop falanda kapmadık çok şükür. Ben temiz deniz kaldığına inanmıyorum zaten.



                    Uzattık ayaklarımızı...




                  Bardak bardak tavşan kanı çaylarımız geldi. Çayları gerçekten çok güzel. Akşama kadar oturduk.  Eve gelir gelmez duşa attık kendimizi. Tuzlarımızdan arındık. Akşam için yemeklerde hazır olsa çok iyi olacaktı ama... Mutfağa girip hafif  bir şeyler hazırlamalı şimdi...

21 Temmuz 2011 Perşembe

Ve Durgun Akıyor Yaz.




                  Bedenimi ve ruhumu ağır ağır geçen yaz günlerinin akışına bıraktım. Daha çok evde zaman geçiriyorum. O kadar sıcak ki...

                 Yürüyüşleri bıraktım. Akşam üstleri alış verişi hallediyorum serin marketlerde. Ev temizliğini hafiflettim. Mutfakta hafif yaz yemekleri pişiyor genelde.

                 Salonda klima hep çalışıyor. Onun doğal olmayan soğukluğunu pek sevmiyorum. Ben daha çok küçük odada bilgisayarın karşısında veya yatak odasında kitap okuyor oluyorum.

                 Kızgül'ün Doris Lessing "Türkü Söylüyor Otlar" kitabına başladım.

                 Ara sıra uçsuz bucaksız bir denizi hayal ediyorum. Şimdilik alınmış bir tatil kararı yok. Belki Sinop'a gideriz daha sonra kimbilir.

                 Dün Nermin geldi. Uzun uzun sohbet ettik. Çay içtik keyifle. Keşke hep İstanbul'da olsa.

                 Günler böyle geçip gidiyor işte.

17 Temmuz 2011 Pazar

Kızgül'üm...



                Bu sabah kalkmış, giyinmiş. İşe gitmek için hazır. Ne zaman büyüdü ne zaman bir genç kız oldu miniğim? Sarıldım... Yanaklarından öptüm.

                "Doğum günün kutlu olsun canım." Ne dese iyi. "Ben de yaşlandım artık." 25. yılına girdi Kızgülüm.

                 24 yıl önce abisinin pabucunu dama attı. Kendini afettirmek için de bir oyuncak getirdi ona.

                 İyi ki doğdun kızım. Hayatımda olmasaydın ne kadar eksik olurdum bilemezsin.

                 Dilerim kalbinin güzelliği gibi bir hayatın olur. Dilerim hiç bir kötülük sana ulaşamaz.

14 Temmuz 2011 Perşembe

Eniştemi Sonsuzluğa Uğurladık.

          

                 

                  Son bir aydır hastaydı teyzemin kocası.  Yemeden içmeden kesildi yataktan çıkmaz oldu. O kadar zayıflamıştı ki.

                  "Nasılsın enişte?" dediğimizde cevabı hiç değişmiyordu. "Çok şükür iyiyim."  Yüzünde ne bir mutsuzluk ifadesi, ne bir şikayet... Son gününe kadar hep "iyiyim" dedi.

                  Kimseye sıkıntı vermeden sessizce gitti.


                  Nur içinde yatsın. Ruhu huzur bulsun.

10 Temmuz 2011 Pazar

Dün Gece

             




                               Dün gece ağlamak istedim. İçimde birikenleri damla damla bitirmek... Yağmur sonrası yerler ıpıslak ve üstüne güneş uzanmış bir güne uyanmak istedim.

8 Temmuz 2011 Cuma

Sultanahmet'te Mangal Keyfi.




               Dün akşam motorlarla Angel Cafe'deydik. Sultanahmet'i çok seviyorum. Kuzenlerde geldi.




               Araba vapuruyla karşıya geçtik. Motorcularla buluştuk.











                  Mangalları yaktık. Daha doğrusu Konca yaktı. Ateşle oynamayı çok sever. Herkes kendi etini pişirdi.








            Bunlar da Angel Cafe'den kareler.

            Dönüş yine biraz süratli biraz heyecanlıydı. Ama gece köprüden motorla geçiş çok keyifliydi.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Karpuz Peynir

    


                      Yazın hep duyduğum bu ikiliyi hiç denememiştim biliyor musunuz? Taaa, bugüne kadar.

                       Bu sabah tembelliğim üstümdeydi. Temizliği cumadan yapmıştım. Bu pazartesi temizlik derdi yok onun için. Geç kalktım. Çiçeklere su verdim. Kahvaltı, gazeteler, egzersiz derken zaman geçip gitmiş.

                       Karnım guruldamaya başlayınca evde damla yemek olmadığı geldi aklıma. Bugün fasulye pişirecektim güya. Onu artık akşama yaparım deyip karpuz ve peynirle öğlen yemeğini halletmeye karar verdim. Konca'nın zaten öğle yemeği adeti yok. Kızgül dersen o da öyle.
                       Pek hoşuma gitti karpuz peynir ikilisi. İkisini de ayrı ayrı severim. Bir arada da pek hoştular. Şimdi karpuzun faydalarına bir bakalım.

                       "%90'ı su olan karpuz vücudun sıvı ihtiyacını karşılaması yanında vitamin ve mineral açısından oldukça zengin. Bol C vitamini, potasyum, betakaroten içermekte ve antioksidan özelliğiyle kansere karşı etkili. Kalp fonksiyonlarının ve kan basıncının düzenlenmesine yardımcı. Düşük kalorisiyle diyet için de çok uygun. İyi bir idrar söktürücü."

                        İşte böyleyken böyle. Ama her şey gibi kararında yemek lazım. Haa, bir de aç karnına yemek lazımmış. Karpuzu çok seviyorum ama dört kat merdiveni çıkartmak pek zor işte.