1 2 3 4 5 Bu kodu kullana

29 Ocak 2011 Cumartesi

Tren Penceresinden



             Dün Ankara'dan döndüm eve. Trenle yolculuğu özlemişim. Dayadım başımı cama. Açtım müziğimi.




 

            Kayıp giden görüntüleri izledim müzik eşliğinde.

         




            Annem ve babamı düşündüm.





       Babam, annemin bebeği gibi olmuş. Ona nasıl bağımlı. Beş dakika göremese panik oluyor. Gürcü bir bakıcı var. Annem babamla ilgileniyor. O da ev işlerini hallediyor. Babamı haftada iki gün diyalizde bekliyor. Böyle geçiyor hayatları. Biz onları yokladıkça mutlu oluyorlar. Annem kardeşle ben geleceğiz diye zeytinyağlı dolmalar, çerkes tavuğu, kaymaklı revani yapmış bu işinin arasında.



      
     

       Kardeşle Dost'a uğramıştık. Bana kitap almak istedi. Bunları seçtim.




       Yolculuk bitti. Konca beni Bostancı İstasyonu'nda karşıladı. İstanbul havası buz gibiydi. Eve geldik. Konca poşette tavuk pişirmiş. Ben de şehriyeli pilav yaptım hemen.

       Sofrayı kurduk. Çocuklar geldi. Ev sıcaktı...

20 Ocak 2011 Perşembe

Yarın Yolculuk Var

 


        Yarın Ankara'ya gidiyorum hızlı trenle. Kardeşte geliyor. Yine anneyle babayla hep beraber olacağız. Onlara moral oluyor arada  bir yoklayınca.

        Babam artık bir çok şeyi yapamıyor. Annem ona bir bebek gibi öğretiyor her şeyi. Yemeğini annem yediriyor. Ama  o yutmayı unutuyor. Lavaboya elini yıkamaya götürüyor. "Nasıl yapacaktık  ?"diye soruyor.

        Ama hepimizi tanıyor görünce..Görmeyince unutuyor, hiç kimseyi sormuyor. O an yaşadıkları var sadece. Ne geçmiş ne gelecek.

        Annem de 77 yaşında. Oda çok zorlanıyor. Bakıcılarla sorunlar yaşıyorlar. Aklım hep onlarda kalıyor. Aynı şehirde olsak çok iyi olurdu. Evlerini bırakmak istemiyorlar.

      Velhasıl onları düşünmek hep içimi sızlatıyor.

    

16 Ocak 2011 Pazar

Yine Yağmur Yine Pazar



         Uyandığım da daha perdeleri açmadan anlamıştım puslu yağmurlu bir pazara uyandığımı. Olsun ... Böyle günlerin de ayrı bir tadı var. Camı açtım. Nefesimi aldım derin derin. Şükrettim.

        Mutfağa gidip çayı koydum ilk iş. Sonra pilatesimi yaptım. Gülümsedim. Puslu hava sanki dağıldı. Güzel bir kahvaltı maydonozlu beyaz peynirli yumurtalı. Gazetemi okudum. Hızlı çekim evi toparladım. Bugün pazar fazlasına gerek yok.(Diğer günlerden ne farkı varsa.)

       Tam  film havası. Bloglarda önerilenlerden bir tane seçip seyredeceğim. Sonra yürürmüyüz yoksa ben Küçükyalı'da küçük bir yürüyüşmü yaparım bilmiyorum. Şu an miskinim ben. Miskin ne demekmiş bir bakalım.

       -Çok uyuşuk olan. -Hoş görülmeyecek durumlar karşısında tepki göstermeyen. -Aciz zavallı. -Cüzzam hastalığına tutulmuş olan.

       Son şıkkı hiç bilmiyordum. Bana ilk şık uyuyor. Bugün  mutluca bir miskinim işte...

12 Ocak 2011 Çarşamba

Benimde Bir Mimim Var.

  


             La luna bir mim yollamış bana. Anılarımiz ve anılarımızın eşyalara yüklediği anlamlar konulu. Ve bu benim ilk mimim.Mim ne ola ki deyip duruyordum. Demek ki buymuş.

            O bir şeyler yapıyordu. Tahtaları yontuyor, zımparalıyor, ölçüp biçiyor. Her zaman yaptığı gemi maketlerinden farklı bir şey yapıyor sanki. Gözümün ucuyla bakıyordum anlamaya çalışarak.

            Ona verdiğim zamanın son noktasına giden yoldaydık o zamanlar.İçimde öfke. Bazen biten bazen yerini umuda bırakan bir öfke.Sonra tekrar başlayan tekrar biten.

            Bir kaç gün sonra doğum günümdü. Belki bir şeyler değişir güzel bir gün olur diyordum. O gün geldiğinde bir paket uzattı bana. Hediye beklemiyordum. Parasız bir günümüzdü. ;İkimizde işimizden ayrılmış ve henüz emekli maaşlarımız bağlanmamıştı. Paketten bu güzel ahşap evler çıktı. Konca gizli gizli  çok sevdiğim bu evleri benim için yapmış.

           Şimdi onlar duvarımızda duruyorlar. Biz o son noktaya gittik ve tekrar başa döndük. Onlar hep duvardaydılar. Beklediler.

           Ben de Çılgın Mevdoş ve Baykuş Gözüyle yi mimliyorum kabul ederlerse.

9 Ocak 2011 Pazar

Nezlem ve Ben


               Çok kötü nezleyim dünden beri. Habire hapşırıyorum. Gözümde yaşlarla oturuyorum evde. Ağlamıyorum istemsiz akıyor yaşlar.

               İdare edecek kadar yemek yapıyorum. Sıcak çorbam hiç eksik olmuyor. Bol bol zencefilli tarçınlı adaçayı içiyorum.

               Ve müzik dinliyorum.



7 Ocak 2011 Cuma

Eldiven Ördüm



       Bugün Leylak Dalı'nı okuyunca canım nasıl örgü örmek istedi. Dolabın bir köşesinde bir çantam duruyor. İçi yarım kalmış yün işleriyle dolu. Bir heves başlamışım bırakmışım.



        Az ördüğüm bir şeyi söktüm. Kendime kolay eldiven örmeye karar verdim. Bir dikdörtgen ördüm. Üstüne bir çiçek işledim.



      Parmak açıklığını bırakıp kenarını diktim. İşte eldivenim oldu. Öbür tekini de yarın artık. Birde atkı öreceğim. Tutmayın beni.

5 Ocak 2011 Çarşamba

Kartlarım Kitaplarım Kuzenle Gezinti



         Elif Şafak'ın Firarperest' ini okuyorum tane tane. Çok hoşuma gitti. Kızgül'de Haluk Dursun'nun İstanbul'da Yaşama Sanatı'nı getirmiş. Bir ondan bir ondan okuyorum. İstanbul'u yeniden tanıtıp keşfettirecek bir kitap. İkiside çok keyifli.

         Kartlarım derseniz bana çok keyif veriyor. Posta kutusunda bulmak ayrı bir keyif, ara ara elime alıp bakmak ayrı  bir keyif. İyiki bu blogu açmışım ve sizleri tanımışım. 

         Bugün Kuzenle dolaştık biraz. Önce balıkçıya uğradık.  Akşam için balık aldık. Onlar ayıklanırken biz tuhafiyecileri kırtasiyecileri bir milyoncuları gezdik. Ivır zıvır bir şeyler aldık. Sonra kafeye girip bol tarçınlı salep içtik sohbet ettik. Herkes "kardeş misiniz?" diye soruyor. İkimizde uzun boylu ve sarı saçlıyız ya. Benzetiyorlar. Ne meraklılar. Biraz yürüdük. Balıklarımızı aldık geldik evlerimize.

        Akşama fırın torbasına koyacağım balıkları. Yanına bol rokalı bir salata. Şimdi çayımı demledim.Kitap okumaya gidiyorum.

2 Ocak 2011 Pazar

Yeni Yılın İlk Günleri




           İlk gün içimi bir hüzün kaplar hep nedense. Dün sabah kalktığım da Oğul ve Konca motorla çıkmışlardı. Yeni yılın ilk günü Şile'de toplanıyorlarmış. Biraz sonra Kızgül'de çıktı. Ben geçmiş yılın yükü omuzlarımdaymış gibi yorgun. Muzur bir kahvaltı hazırladım kendime. Sucuklu yumurtalı pastırmalı. Eee neyapalım senede bir kere şımaralım.  Akşamdan kalanlar bu güne de yeter  bu gün hiç bir iş yok dedim ama beyazları makinaya atıverdim.
      
         Sonra attım kendimi dışarı. Güneş ve soğuk vardı. Yürüdüm yürüdüm. Küçükyalı'dan  Bostancı'ya kadar gelmişim. Bilmediğim sokaklara girip çıktım. Alışveriş yapmadım. Eve geldim. Kitap okumadım.

        Akşama kocaman salata yaptım. Sofrayı kurdum. Çocuklar geldiler. Yemekleri ısıttım. Dün böyle geçti.

        Bu günde yalnızım yine. Oğul evine döndü. Kızgül işine gitti. Konca  motorla çıktı. Bende evi temizlemeye karar verdim. Biraz sonra girişeceğim. Çıkıp kitap bakacağım sonra. Çayımı demleyeceğim. Tertemiz evimde oturup kitap okuyacağım.