1 2 3 4 5 Bu kodu kullana

27 Kasım 2010 Cumartesi

Dinliyorum.


Mary Hopkin -Those Were The Days

  

       Bu güzel şarkıyı bana hatırlattığın için teşekkürler Asuman.  Çayımı aldım bir kaç keredir dinliyorum. Eski günlere uzanıyorum. Bugün sanki pazar gibi. Tembel tembel oturuyorum.

      Ben en iyisi çıkıp biraz dolaşayım.

25 Kasım 2010 Perşembe

Gün Böyle Başladı.




            Bu sabah sırtımın yarısı ve boynum tutulmuş kalktım. Vücudumu bir bütün olarak döndürebiliyorum. Off! Çok kötü. Hafiften bir kırıklıkda var.
           

            Ama yine de hafif bir egzersiz yaptım. Hastalığı hiç sevmiyorum. Eve kapanmak çok zor geliyor. Konca da grip kaç gündür. Atlatamadı, öksürüp duruyor. Doktora gidelim diyorum.  "Geçti artık" diyor ama geçmiyor işte. Bu erkekler neden doktordan bu kadar korkarlar? Ne zaman doktora gitsem gelenler hep kadın,tek tük erkek var.


            Neyse. Düdüklüye kereviz, havuç, patates, soğan, mercimek attım. Pişmekteler. Sonra bilienderden geçireceğim. Un kavurup karışıma ilave edeceğim. Mis gibi sebzeli mercimek çorbam hazır.


            Öğleden sonra da pazarı dolaşacağım. Ne zamandır gitmedim. Özlemişim. Sırtımı düşünmemeye çalışacağım. Konca da iyileşse artık yürüyüşe çıksak.

21 Kasım 2010 Pazar

Bayram Bitti





            Dün dönüş yolundaydım Ankara'dan. İzmit'te trafik bir tıkandı,bir tıkandı ki sormayın. Neyse bir buçuk saat rötarla evime ulaştım. Bayramı evde geçirmeyi seviyorum. Ama annem ve babamı sevindirmek istedim. İyi ki gitmişim. Mutlu oldular. Babam bayağı iyi.  Evin içinde yürüyebiliyor. Gözü hep annemde. Annem biraz odadan çıkmasın. Hemen panikliyor babam. Onun küçük çocuğu gibi olmuş. Ben dönerken de "Ne çok geziyorsun, otursana evinde,gitme bir yere." diye sitem etti. Beni hep orada oturuyorum zannetti. Ayrı evim olduğunu, torunlarını unutmuş.  Ama görünce herkesi hatırlıyor. "An"ı yaşıyor artık o. Geçmişi yok. Geleceği yok. Ona kedileri Minnoş'un resmini gösterdim. "Hatırladın mı? " dedim. Yüzü aydınlandı. Gülümsedi. "Minnoş, Sinop'ta kaybolmuştu değil mi?" dedi. Hüzünlendi bir an.

          Her sene Sinop'a tatile giderken Minnoş'u da götürürlerdi büyük zorluklarla. Onunla son gidişlerinde Minnoş hasta ve yaşlıydı. Sokağa kaçıp kayboldu. Sanki ölümünü onlara göstermek istemedi. Babam günlerce aramıştı onu, ama bulamamıştı.

          Yardımcıları işten ayrılmış.Ben oradayken yeni yardımcıları geldi. Özbek. İsmi Zamira. Otuz beş yaşlarında. Ana okulu öğretmeniymiş. Sekiz yaşında bir oğlu var. Bütün hayali kendine ait bir eve sahip olabilmek. Para biriktiriyor. Beş senedir çalışıyormuş Türkiye'de. İki üç sene daha çalışması gerekiyormuş. Ona bir tane milli piyango bileti aldım. Çok sevindi."Büyük ikramiye çıkarsa ne yaparsın?"dedim. "Hemen ilk uçağa atlar, memleketime giderim " dedi. Dün sabah gazeteyi ve biletini getirmiş."Hadi biletime bakalım." diye. Hiçbir şey çıkmamış. Gözlerindeki hayal kırıklığını gördüm. O bileti hiç almasa mıydım yoksa?

     

11 Kasım 2010 Perşembe

Annee Geliyorum...



              Bayramda  Ankara'ya gidiyorum. Annem ve babam pek yalnız geldi gözüme. Bayramı yalnız geçirmelerine içim elvermedi. Pazartesi Ankara'dayım. Cumartesi dönüyorum.

               Kızgül oğul ve konca burdalar. Bu bayramı ayrı geçireceğiz. Ne yapalım onlar da gelselerdi. Valla ben gidiyorum annemin güzel yemeklerini tatmaya. İsteyen gelsin.

8 Kasım 2010 Pazartesi




              Bu aralar erkenden uykum geliyor.Nedense gece yatmaya hazırlanırken sabah kalkarkenden daha çok mutluluk yayılıyor içime. Epeydir egzersize ara verdim. Ondan mı acaba?

              Bu sabah düzenli bir eve kalktım. Ne güzel herşeyin yerinde olması. Konca çayı demlemişti.Tam keyifle kahvaltımı yaparken "Facebook a resimleri yükleyemiyorum yetiiiş!"diye bana seslendi. Pek sinirlenmiş.

              Neyse ben yükledim kahvaltımı yarım bırakıp. Bizimkinin keyfi yerine geldi ama... Yeni aynamızı monte ederken kurşunkalem  bulamadı. Derken üst kata yeni taşınanların köpeği durmaksızın havlamaya başlamaz mı? Yine sinirlendi. Eeee! Bu durum da ben de gerildim tabi.

             Ben en iyisi plates yapayım dedim.Patlattım bir plates rahatladım valla... Yok bundan sonra düzenli yapacağım. Babamın hastalığı tadilat derken bir aydır yapmıyorum. Hemen bir kilo almışım. Yemekte pişiremedim. Gelsin pideler,lahmacunlar. Tamam artık. Düzenli yemek düzenli egzersiz. Budur...

3 Kasım 2010 Çarşamba

Boya Kokuları

       


                 Ortalık toz ve boya kokusu. Dışarı çıkmak için giyinmek,makyaj yapmak ne kadar zor. Ustalarla köşe kapmaca oynuyoruz. Nereyi boş bulursam oraya yerleşiyorum çayımı kitabımı alıp.

                  Evde herkes bıktı. Kızgül söylenip duruyor ne zaman bitecek diye. Haklı. İşe gidecek, giyinecek, duş alacak.

                  Konca dersen biraz küsmüş bana gibi. Sabah " günaydın " dedim. Baktım biraz tatsız. Dün onu ustalarla bıraktım ben gezmeye gittim. Akşam da alt kata kuzene indim. Melahat abla gelmiş. Yalnız kaldı ya bozulmuş biraz. Komiklik yapayım gönlünü alayım dedim. Iıh! Yüz vermedi...

                  Akşam kuzen çok güzel yemekler yapmıştı. Bir de şarap açtı. Kızkıza oturduk. Dedikodu yaptık.