1 2 3 4 5 Bu kodu kullana

30 Haziran 2010 Çarşamba

Eski Teknemiz

    



                        Sahilde yürürken çok uzaktan gördük onu. Daha doğrusu  Konca tanıdı."Aaaa! bizim tekne değil mi o?"dedi.

                        Hızlı hızlı yanına doğru yürümeye başladık.  Evet oydu. Bizim güzel, küçük,ahşap teknemizdi.
   



                       İçimizi eski bir dosta rastlamışız gibi coşku ve hüzün kapladı. Konca sağına soluna baktı durdu. Belliki bakım için karaya çıkarılmıştı.

 
                     

                   İsmi Askoroz olmuş. O bizim gerçekleştirdiğimiz emeklilik hayalimizdi. Konca amatör kaptan ehliyeti almıştı.Adalar arasında geziyorduk genellikle. Denize girip güneşleniyorduk. Minik ocağında menemen pişirip yanına bir karpuz öğlen yemeğimiz oluyordu. İşler iyiyse de balık yapıyorduk.

                   Ben teknedeyken balık tutturmuyordum koncaya. Onların çırpınmasına kanamasına dayanamıyordum.Yüzüyorduk bol bol. Gün batımını izliyorduk.

                   Bakımına imkanlarımız yetmemeye başladığı için elden çıkarmak zorunda kaldık. Olsun. Altı sene bizimleydi. Bir hayalimizi gerçekleştirdik.

                  Eve dönüşte yüreğimiz onda kaldı...



26 Haziran 2010 Cumartesi

Öğretmenim...

       


               Güneş doğdu içime... Kızgül'üm iş görüşmesine gitti ve iyi haberle geldi gülüm. İşe alınmış. Bir dershanede Türkçe öğretmenliği yapacak. Pazartesi başlıyor.

               Minik kızım ne zaman büyümüş de öğretmenler olmuş. Şimdi ev sessiz olacak bütün gün.

               Bu ilk tecrübesinde Kızgül'ümün yüzü gülsün inşallah.

25 Haziran 2010 Cuma

Keşke...





                Keşke dün gece yaşanmasaydı. Tuğla tuğla ördüğüm kulem ayaklarımın dibine böyle çökmeseydi. Dünyam içine sığamayacağım kadar küçülmeseydi. Hayal kırıklığımı üstüme örtüp uyumasaydım keşke...

23 Haziran 2010 Çarşamba

Rüya ve Anneannesi Gelmiş

   


         Dün canım sıkılıyordu. "Keşke Nermin burda olsaydı." diye içimden geçirdim. Zaman geçti biraz. Bir telefon... Nermin arıyor. İnanamadım. "Ben de tam seni düşünüyordum." dedim. "Hayrola; sen bu saatte pek aramazdın?" "Hadi gelsene." dedi.

        Şaka yapıyor zannettim. Meğer başka bir şey dilesem olacakmış. Meğer İstanbuldalarmış. Bir yakınlarını kaybetmişler apar topar gelmişler.Minik torunları Rüya'yı da almışlar yanlarına.

       Gerçi üzücü bir olay; ama ben çok sevindim gelmesine. Özlemiştim.

       Koşa koşa Nermin'e gittim o yağmurda. O gitti gideli o taraflara hiç gitmemiştim.

       Sarıldık hasret giderdik. Sonra mutfağa geçtik. Çay demlemiş. Samsun'dan getirdiği biberler, domatesler,salatalıklar doğrandı.Yumurtalar haşlandı. O kahvaltı bana öyle iyi geldi ki... Nermin'in elinin lezzetini özlemişim.

      Sonra uykudan Rüya Hanım uyandı. Çok tatlı bir bıcırık. Çok tatlı bir şey. Anneannesini benle paylaşmak pek hoşuna gitmedi galiba.  Arada bir huysuzlandı. Bizi konuşturmak istemedi.

     Neyse Burhan dedesi geldi de Rüya'yı ona sattık. Biz de cır cır konuşmaya devam ettik.

19 Haziran 2010 Cumartesi

Sabah Ve Yalnız




        Bu sabah yalnızlığın huzurundayım. Kızgülüm uyuyor henüz. Konca, sabah erkenden hafta sonu gezisine gitti motorla. Şarköy civarında bir yerde kamp kuracaklarmış. Ben çadırda kalmaya cesaret edemedim. Kalktığımda ev öyle sessizdi ki.

       Balkon kapıları ardına kadar açık. Dışarıdan kuş sesleri geliyor,sevmediğim o trafik gürültüsü henüz yok.
Tek tük insan sesleri...

      Kahvaltıdan önce ortalığı çabuk çabuk toplayıp düzenledim. Hiç yerinde durmayan yastıkları yumruklayıp yerine koydum. Kirli bardakları makineye doldurdum.

     Sonra kendime yeşil bir kahvaltı hazırladım. Maydonoz, biber, salatalık, yeşil zeytin,üstüne nar ekşisi limon... Yanında beyaz peynir...

     Ben bunları yerken tavşan kanı demleniyordu. Şimdi gazetemi ve çayımı alıp köşeme çekileceğim. Sessizliğin sesi eşliğinde...

17 Haziran 2010 Perşembe

Bazen

   




                   Bazen gün hemen bitsin istiyorum. Bir kitap bitirmişim, son sayfayı kapatmışım gibi...


                  Sabah olsun yeni bir güne başlayayım istiyorum. Yeni bir kitaba başlamışım, ilk sayfayı açmışım gibi...

15 Haziran 2010 Salı

Beni Mutfağa Koşturanlar

  


          Emel Başdoğan'ın "Tam Tadında"sı saat 12:00'de başlıyor. Ben de elimde o gün pişirilecek sebzeleri ayıklamak üzere karşısına geçiyorum. Pilatesimi yapmış oluyorum. Kendimi hafiflemiş hissediyorum zaten. Bir de onu seyredince "Tutmayın beni mutfağa gireceğim." oluyorum.

         Sebzelerle, meyvelerle,unla, şekerle, yağla, dans ediyor sanki  kadın. Malzemeler, ellerinden kayıyor ve çok lezzetli şeyler haline geliyor. Sevdiği ve onu mutlu eden bir işi olduğu o kadar belli ki.

         Beni mutfağa koşturan bir de bu blog var. İlk okuduğum blog o. Onu her okuduğumda mutfağa girip bir şeyler yapasım geliyor.

        Ama bu hal, her zaman olmuyor tabi. Bazen de mutfak kapısına kilit vurasım geliyor.

      

11 Haziran 2010 Cuma

Time Cafe Motorcular Toplantısı




            Bu akşam perşembe toplantısına katıldık Konca'yla. Giderken çok trafik vardı. Yolda çok sıkıldık ve terledik.

            Ama gece güzel geçti. Gençlerle sohbet çok hoştu. Motor kullanan birkaç genç kız var. Cesaretlerinden dolayı onlara hayranım.Gece ve trafikte yalnız motor kullanmak bayağı cesaret ister. Arabalı hanımları taciz ediyorlar. Gerçi erkek motorcular da trafik magandalarının tacizine uğruyorlarmış anlattıklarına göre.

            Dönüşte trafik yoktu.Çok zevkli geldi bana yol.Köy yollarında trafikten uzak motorla gezmek çok hoş olurdu diye düşünüyorum.

            Uzun yola cesaret edebilsem gezecek çok yer var. Yavaş yavaş ben de Konca'ya katılayım diyorum; ama biraz korkuyorum. Bakalım zamanla olur inşallah. Daha yaşım küçük:)))

8 Haziran 2010 Salı

Kırmızı Pancar






                Pazardan aldığım kırmızı pancar dolapta durup kalmıştı. Bugün sıraları geldi. Bir güzel fırçalanıp yıkandılar. Düdüklüye atılıp kabuklarıyla haşlandılar.

                Kabuklarını soyup cam kavonoza koydum.O güzelim suyunu da üstüne döktüm. Zaten suyu acaip faydalı. Kan basıncını düşürücü; çünkü yüksek oranda potasyum içeriyor. Ayrıca bağışıklık sistemini güçlendirip kan yapımına destek veriyor. Vitamin ve mineral kaynağı.

                Aklıma geldikçe alıp turşusunu yapıyorum suyunu da içiyorum. Kavonoza sarımsak ve sirke de ilave ettim. Buzdolabında duracak. Salatalara ilave edeceğim. Ara ara da suyunu içerim.

                Bunu da evde benden başkası yemez. Neler kaybettiklerini bilmiyorlar.




Pancarın öyle yeşil yaprakları vardı ki... Onları doğradım; sarımsakla zeytinyağında kavurdum. Üstüne bir  yumurta kırdım. İşte benim güzelim öğle yemeğim.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                               
                                                                            



 Minik domatesim de kızarmış "Beni ye!" diyor. Onu ancak Kızgül'e kıyarım.                                               


       

6 Haziran 2010 Pazar

Sahil yolunda...





          Sabah nasıl da yağmur yağıyor, gök gürlüyordu. "Bugün dışarıya çıkmam." diye düşündüm. Biraz balkondan yağmuru izledim ve havayı kokladım.

          Mutfağa girip akşam yemeğini de hallettikten sonra  Konca'ya "Hadi, sahilde yürüyelim tembellik edeceğimize." dedim.

          İndik sahile. Mis gibi bir yağmur sonrası havası.

          
      
         Barınakları çok severim. Burası Küçükyalı balıkçı barınağı.






Uçurtmaları görünce "Benim hiç altıgen uçurtmam olmadı; sadece şeytan uçurtması uçurdum. Çocukken çok özenirdim." dedim Konca'ya.                                                                                                                      








                        Derken  birkaç adım sonra uçurtmacı görünce Konca  "Sana alayım mı? " dedi. Ve benim de bir uçurtmam oldu. Adam "Paket yapayım mı?" diyor. Herhalde torunlarımıza götüreceğiz zannetti. "Hayır,     uçuracağız."dedik.                                                                                                                                                                                       



                                                                                                      
Bu, kuyruğu.
                                                                                                      
                                                                  

     









Nasıl da zevkli. O, uçuyor; ben değil.Ama ipler benim elimde. Bazen bırakıyorum ipini. Özgür hissediyor.Sonra onu kaybetmemek için ipi çekiyorum.                                                                                                                                           

                     


5 Haziran 2010 Cumartesi

  


             Güzelim ağacı kapatan elektrik tellerinden nefret ediyorum. Bu ağaç, balkonumun hemen altında. Çiçekleri o kadar çok ki; seyretmeye doyamıyorum. Muhteşem... Ne ağacı acaba? Ben ona gelin ağacı diyeyim bari. Keşke iyi resim çekebilseydim. Onu daha iyi resimleyebilseydim.

             Bugünüm temizlikle geçti. Oğul, yakınımıza taşınıyor. Komşu olacağız artık. Kapıcının karısı onun evini temizliyordu. Ben de kadıncağıza çay demleyip götürdüm.Şişirmesin diye biraz da başında durdum. Yemek de yedirdim.

             Eve geldim ki  ev almış başını gidiyor. Baba oğul yayılmışlar. Masanın üstünde bir milim boş yer yok.Sandviçler yapılmış, kahveler içilmiş. Aynı bardakla değil tabi. Her seferinde başka bardak alınmış, bardaklar dizim dizim dizilmiş. Bir yandan da biri sigara, biri pipo tüttürüyor:)

             Bu arada kızgül de mışıl mışıl uyumakta.

             Eskiden olsa açardım ağzımı, yumardım gözümü. Ama artık oğul, misafir geliyor bana. Kızgül desen geçen sene Balıkesirlerde  üniversite okuyordu daha. Kıyamam ben. Hiç kıyamam.

             Neyse baba oğul "Akvaryum taşıyacağız. " diye çıktılar. İnşallah balıkları sağ salim yeni evlerine ulaştırırlar.

             Kızgül de baktı ki iş var."Ben Kadıköy'e kitap bakmaya gidiyorum."  diye yollandı.

             Ben de evi bir güzel temizledim. Bu sıpalara da iki tepsi börek yaptım. Bir kıymalı, bir peynirli. Gelince yesinler.  

     

2 Haziran 2010 Çarşamba

Bayılıyorum...




         Açık yaz penceresinde uçuşan perdenin hışırtısına...

         Sabah serinliğine...

         Sabun kokulu çarşaflara...

         Kış güneşine...

         Taze ekmek kokusuna...

         Sabah çayının demlikten bardağa süzülüşüne...

         Çiçekli yemyeşil balkonlara...

         Ve o balkonu çiçekli evde oturan insanlara...

         Hele bir de penceresinden bir kedi bakıyorsa...

         Bayılıyorum...