1 2 3 4 5 Bu kodu kullana

29 Nisan 2010 Perşembe

Ankara Günleri


Kim demiş Ankara yeşil değil diye? Bahçelievler  yemşeşildi.Ağaçlar çiçek içinde.
                                                                                                       
Burası apartmanın arka bahçesi. Sabahları kuş cıvıltılarıyla doluyor. O kadar hoş ki.Birsürü kedi oynaşıyor bir de.




Kardeşle 7.caddede oturduk.Kahvelerimizi içtik dolaştık. Annemizin zeytinyağlı dolmalarını böreklerini götürdük."Beni mi daha çok seviyosun ablamı mı?"muhabetleri. Kendimizi çocuk hissetmeler...Sabah kahvaltıları...

 Sonra evli evine köylü köyüne. O İzmir'e uçtu.Ben evime İstanbul'a geldim. Özlemişim Kızgülümü ,Oğulu Koncayı...

22 Nisan 2010 Perşembe



     Evde yalnızım bu sabah.  Kızgül erkenden kalktı. Hazırlanıp iş görüşmesine gitti. Bir bankanın telefon bankacılığına müracaat etmişti. Ordan çağırdılar. İnşallah olur. Çalışmayı çok istiyor.

    Konca da çıktı. Yalnızlık iyi geldi sanki. Pilatesimi yaptım. Kefirle balı kariştırıp maske yaptım yüzüme.

    Balkona yeni çiçekler almıştık. Onları suladım sevdim. Yarın bir kaç günlüğüne Ankara'ya gidiyorum.Ümit de geliyor. Annemlerle özlem gidereceğiz.

   Yüzümde gülümseme,içim huzurlu. Hafiftende bir hüzün.

18 Nisan 2010 Pazar

Öyle Bir Pazar





         Pazar günleri güzel bir şey olmaz gibi gelirdi hep. Tüm hoş beklentiler, Cumartesilerdendi. Sanki gülünecek ,gezilecek,müzik dinlenecek mutlu olunacak tek gündü o.

        Artık pazar günleri hiç kasmıyorum.Yorucu yemeklere,programlara,sağı solu ovalamalara hiç kalkışmıyorum. Cumartesileri de büyük beklentilere girmiyorum. Benim için her gün güzel ve özel.

        Bu sabah bedenim beni ne zaman kaldırdıysa o zaman kalktım. Kendime evdeki otlarla iki yumurtayı karıştırıp bir omlet yaptım. Sadece kendime. Çünkü bu dereotlu, maydonozlu, naneli güzelim omleti benden başka kimse ağzına sürmez.

       Damak zevkleri ne kadar değişik. Mesela Kızgül'ü düzenli sebze meyve ağırlıklı besledim durdum çocukluğunda. Yok olmuyor ne yapsan. İlle o kendi yolunu çiziyor.

      Öğlen yemeği zamanı o henüz kalkıyor. Kahvaltı olarak ya bir tost ya şokellalı bir ekmek yiyor. Akşama kadar gofret falan atıştırıyor.Akşam yemeğini düzgün yiyor neyse.

      Biliyorum 22 yaşında ve kendini en az benim onu düşündüğüm kadar düşünüyordur ama... Olmuyor işte,dayanamıyorum. Başlıyorum söylenmeye.

     İşte spor yap.Hareketsizsin çok. Düzenli ye; meyve ye; akşamları çok oturma.Melatonin hormonu salgılanmaz sonra. Dır dır dır...

     Sonra düşünüyorum.Çocuk KPSS'ye hazırlanıyor. Onu rahat bırakayım diyorum. Üç gün dayanıyorum ancak.

    Neyse...Şimdi gazete okuyacağım. Sonra da keyif keyif kitap okurum. 

              

16 Nisan 2010 Cuma

Angel Cafe Mangal Partisi





        Dün gece Tr. Rıders 64.toplantısına katılmaya karar verdik koncayla. Angel Cafe'deydi toplantı. Gece motorla karşıya geçmeyi gözüm pek yemiyordu. Hava güzel.Sultanahmet'i de çok seviyorum üstelik. Bir cesaretlendim.

        Önce Harem'e gittik. Araba vapuruyla Sirkeci'ye geçtik. Gidiş pek zevkli oldu. Ama dönüşte geç olduğu için aynı yoldan dönemedik. Köprüden geçtik.Yol uzadı biraz. Konca çok sürat yaptı.Çok korktum. Gözlerimi kapadım. Kendimi  akışa bıraktım.Yapacak bir şey yok. İndiğimizde motorun rüzgarından sarhoş olmuştum.

    

 Herkes kendi etini getiriyormuş. Benimkileri konca bir güzel pişirdi.



    Bu sarışın da mis kokulara gelmiş. Merak etme. Etlerimiz gelsin paylaşırız.



         Etler yendi. Biralar götürüldü. Geceyi bitirdik.

13 Nisan 2010 Salı

Kül Vakti




        Ezginin Günlüğü'nü dinliyorum. Baharı dinliyorum. Tüm yaşamı dinliyorum.

        Hepsini duyuyorum.

9 Nisan 2010 Cuma

İkisi bir arada



        Bunları okuyorum. Nermin Bezmen'i birkaç televizyon programında gördüm. Onu hiç okumamıştım. Okumayı da düşünmüyordum. Büyük bir aşk yaşamış kocasıyla. Onun ölümüyle de başka bir aşka açmış kendini. Merak ettim, kitabı aldım. Sanki bir suçluluk hissi ile kendini savunmak için yazılmış gibi.

        Murathan Mungan'la beraber iyi okunuyor. Kadından Kentler, hemen aldı beni içine.

6 Nisan 2010 Salı

Solmuş Sardunyalarım

 


             Yıllardır benim için açıyorlardı. Biraz su biraz toprak ilavesi arada bir de sıvı gübre. Coşuyorlardı da coşuyorlardı.

             Ama bu kış soğuğa dayanamadılar. Solup gittiler.

             Yeni saksılar almak lazım. Yeni sardunyalar yetiştirmek zamanı...

4 Nisan 2010 Pazar

Balkonda Bir Minik


             Yediğim meyvelerin çekirdeklerini balkon saksılarına gömüyorum. Sonra unutuyorum. Zamanı gelince topraktan çıkıp yüzlerini gösteriyorlar bu minik gibi. Bakalım ne çıkacak?

              Bir keresinde sokakta bulduğum kozalağı eve getirmiştim. İçinden tohumlar döküldü. Hemen saksıya ektim. Üç tane çam ağacım olmuştu. Sonra onları bahçeye ektik.

              Bahçedeki yenidünya ve şeftali ağaçları da balkonumda çekirdekten yetişti. Meyvelerini yerken gurur duyuyorum.

              Arka balkonda nisan güneşine sırtımı verdim. Keyif keyif kahvemi içtim. Bu mevsimde güneşi çok seviyorum.

              Hep dışarlarda olmak istiyorum. Tepemde güneş, yürümek istiyorum.
          

2 Nisan 2010 Cuma

Sultanahmet'te Bir Gün

             
  Dünkü güzel havada karşıya geçelim dedik. Kapalıçarşı'da, Sultanahmet'te dolanırız dedik. Bindik vapura.




          Eminönü'nde indik. Balık-ekmek kokusunu duymazdan geldik. Çünkü köfte yemeği kafaya koydum. Kapalıçarşı'ya yürüdük. Orada bir kahve içtik.




           İşte Sultanahmet köftemiz. Yanında piyazımız. İndirdik mideye.



          Hiçbir yere yetişmeden amaçsız gezmek, günü solumak çok güzel.







Çok güzel binalar gördüm. Bazılarının pencerelerindeki plastik çiçeklere deli oldum. İnanamıyorum. O plastikleri oraya nasıl koyarlar?



Bir mola...





          
    Sonunda Haydarpaşa'ya dönüp trenimize bindik.Bir gün daha bitti.